Geleneksel Tıraş Forumları

Tam Versiyon: Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19
Yukarıda önerdiğim 'Büyük Türk" adlı kitaptan bir alıntı:







" İstanbul'da bir Rönesans Sarayı:

Kristovulos yeni Topkapı Sarayı'nı tasvir ettikten sonra, Sultan Mehmed'in 1465 senesinin yaz ve kış aylarını orada nasıl geçirdiğini, yeni başkentini nasıl güzelleştirdiğini ve İstanbul'u, Bizans zamanının Konstantinopolisi gibi bir kültür merkezi haline getirecek alimleri etrafına nasıl topladığını anlatmaya geçer.

'Kendisi de yazı Byzantion'da geçirdi; ama adeti olduğu üzere, şehir için, yani ahalisi için çabalarından geri durmadı, binalarla ve iyileştirmelerle ilgilendi. Felsefeyle meşgul oldu; Arap, İran ve Yunan feslsefesiyle ilgilendi, özellikle de bunların Arapçaya çevrilmiş metinleriyle. Bunun yanında, her gün liderlerle ve hocalarla buluştu, bunların pek çoğunu etrafına topladı ve onlarla sohbet etti. Onlarla felsefenin ilkelerini, özellikle Peripatosçuların ve Stoacıların ilkelerini tartıştı.'

Sultan Mehmed, 1465 senesinin yaz aylarında kendisini coğrafya çalışmalarına verdi. Batlamyus olarak da bilinen Yunanlı bilgin İskenderiyeli Claudios Ptolemaios'un MS 2. yüzyılın ortasında yazdığı "Geographia" isimli eserinin bir yazmasına rastlaması Mehmed'in bu alana olan ilgisini harekete geçirmişti. Kristovulos'a göre, Mehmed özellikle bu yazmadaki haritalarla, Hercules Sütunları'ndan (Cebelitarık Boğazı) Hindistan ve Çin'e kadar uzanan tüm meskun dünyayı tarif eden haritalarla ilgilendi.

'Bir yerde Mehmed Ptolemaios'un yeryüzünü tarif eden ve yeryüzünün ana hatlarını gösteren haritalarına da rastladı. Ama eserin çeşitli yerlerine dağılmış ve bu nedenle anlaşılması zor olan bu haritaları, daha kolay anlaşılsın, kavransın ve takdir edilsin diye tek bir resim ya da temsil olarak, bir bütün haline getirmek ve böylece daha açık ya da anlaşılır yapmak istedi; zira bu ders ona çok önemli ve gerekli görünüyordu.'


1465 yazında Mehmed, İmparator David Kommenos ve ailesiyle birlikte İstanbul'a gelen Trabzon'lu Rum bilgin Georgios Amiroutzes'ten yardım aldı. Bilgine Amiroukis diyen Kritovulos "Sultanın onu nasıl kabul edip şereflendirdiğini" yazar.

'Trabzon hükümdarının yakınları arasında, fizik, din, matematik, geometri ve kıyas ilimlerinde ve ayrıca Peripatosçuların ve Stoacıların felsefesinde de bilgili Georgios Amiroukis adlı bir adam, büyük bir filozof vardı. Bir bilgi hazinesiydi ve aynı zamanda bir hatip ve şairdi de. Sultan bu adamın ismini işitti ve onu yanına çağırttı. Temas ve sohbet yoluyla bilgisine ve eğitimine vakıf olunca, ona herkesten çok hayran oldu. Ona sarayda uygun bir görev verdi ve sık sık huzura kabul edip görüşmekle şereflendirerek, ona eskilerin öğretileri ve felsefi meseleler, bunlarla ilgili tartışmalar ve çözümlerle ilgili sorular soruyordu. Zira Sultanın kendisi de en zeki filozoflardan biriydi.'


Kristovulos, Amiroutzes'in, Mehmed'e, imparatorluğunun meskun dünyada nasıl genişlemekte olduğunu bir bakışta görebilsin diye, Ptolemaios'un Geographia'sındaki münferit haritaları birleştiren büyük bir duvar haritasını nasıl hazırladığını anlatır.

'Bunun üzerine filozof Amiroutzes'i çağırıp, mükafat ve nişan sözüyle birlikte ona planını anlattı. Georgios işi memnuniyetle kabul etti ve sultanın önerilerini ve emrini coşkuyla yerine getirdi. Kitabı sevinçle aldı ve yaz boyunca okuyup inceledi. Epeyce araştırarak ve kitabın bilgisini çözerek, bağlantılı bir bütün olarak bir tek temsilde meskun yeryüzünün, karaların ve denizlerin, ırmakların, limanların, adaların, dağların tüm hikayesini çok doyurucu bir biçimde ve maharetle yazdı, mesafeleri ölçmenin ve diğer önemli şeylerin kurallarını verdi. Öğrencilere, araştırmayı ve yararlı olanı sevenlere en uygun en gerekli olan yöntemi sultana da öğretti. Haritada ülkelerin, yerlerin ve şehirlerin adlarını da belirtti; Arapların ve Rumların dilini çok iyi bilen oğlundan faydalanarak bu adları Arap harfleriyle yazdı. Sultan bu eseri çok beğendi ve Ptolemaios'un, ama ondan daha ziyade bunu kendisine bu kadar iyi gösteren adamın bilgisine ve dehasına hayran kaldı. Onu bir çok konuda ve bir çok nişanla ödüllendirdi. Tüm kitabı Arapça yayımlamasını emretti ve bunun için ona büyük miktarda para ve hediye vaadinde bulundu.'


Sent from my iPad using Tapatalk
(01/06/2017, Saat: 14:21)SumNauta Adlı Kullanıcıdan Alıntı: [ -> ]Güzel paylaşım için teşekkürler @crionics Ben yıllar önce tarih merakıyla Çin'in altını üstüne getirirken yerlerinde görüp, yakından incelemiştim bu askerleri, çok etkileyiciler...

Bir de açığa çıkmamış olan bir çok farklı gömülü asker, at, vs figürleri olduğu düşünülüyor farklı yerlerde.


Sent from my iPad using Tapatalk


Rica ederim.
Ben de görmek isterdim.
Filmlerde gördüğümüz sahnelerin gerçekte var olduğunu öğrenince çok şaşırdım.
Her ay merakla beklediğim , bilgili, ahlaklı, bilimsel tarihçiler tarafından çıkartılan tarih dergisi #Tarih'in Haziran sayısı geldi. Kapakta dediği gibi "Atatürk silinemez !'

Bu dergiyi herkese öneririm, tüm dünyada Osmanlı Tarihçiliğinin en büyük hocası kabul edilen Halil İnalcık da vefatına kadar yayın kurulundaydı bu derginin. Ayrıca Cemal Kafadar, İlber Ortaylı, Necdet Sakaoğlu'nun da aralarında olduğu çok değerli isim var.

'Bu Mülkün Sultanları' adlı muhteşem kitabın ve nice başka güzel eserlerin yazarı tarihçi Necdet Sakaoğlu'nun bu dergideki yazıları da tiryakilik yapar.




e07dace71bf87a7a6330fa227d94cf1f.jpg


Sent from my iPad using Tapatalk
Benim gibi Roma Tarihine ayrı bir merakı olanlara, bence Roma üzerine yazılmış en muhteşem kitaplardan birini önereceğim.

Geçenlerde tekrardan okudum bu güzel kitabı ve yine çok keyif aldım.







3384c75f7e36034aa7834868e21f0c35.jpg


Sent from my iPad using Tapatalk
(01/06/2017, Saat: 18:15)SumNauta Adlı Kullanıcıdan Alıntı: [ -> ]Her ay merakla beklediğim , bilgili, ahlaklı, bilimsel tarihçiler tarafından çıkartılan tarih dergisi #Tarih'in Haziran sayısı geldi. Kapakta dediği gibi "Atatürk silinemez !'

Bu dergiyi herkese öneririm, tüm dünyada Osmanlı Tarihçiliğinin en büyük hocası kabul edilen Halil İnalcık da vefatına kadar yayın kurulundaydı bu derginin. Ayrıca Cemal Kafadar, İlber Ortaylı, Necdet Sakaoğlu'nun da aralarında olduğu çok değerli isim var.

'Bu Mülkün Sultanları' adlı muhteşem kitabın ve nice başka güzel eserlerin yazarı tarihçi Necdet Sakaoğlu'nun bu dergideki yazıları da tiryakilik yapar.




e07dace71bf87a7a6330fa227d94cf1f.jpg


Sent from my iPad using Tapatalk


#tarih dergisini bende çok beğeniyorum.
Ayrıca istanbul un fethi konusunda yazınız çok güzel bir çok gazetede köşe yazısı olacak kadar iyi.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Teşekkür ederim @Mavibu Sağolun.


Sent from my iPad using Tapatalk
57f10b9825050304c707bef1e0fe9680.jpg





a72c2829e497818999b4caf34977deec.jpg







Büyük Fatih Sultan Mehmet'e ayrı bir hayranlığım var. Sadece dünyanın en güzel şehri İstanbul'u biz Türklere taht şehri yapmadı, bence vizyonuyla İmparatorluğumuzun gerçek kurucusu oldu.

Hep onun hakkında kapsamlı bir biyografi yazılmamasını büyük bir eksiklik olarak gördüm.

Yıllar önce henüz Türkçe çevirisi yokken İngilizce çevirisinden okuduğum dünyadaki en önemli Fatih biyografisi kabul edilen (Alman Tarihçi) Franz Babinger'in kitabını okuduğumda çok şaşırmıştım oradaki taraflı, negatif tona ve belgesiz ortaya atılan iddialara. Gerçek bir tarihçinin yazdığı kitap böyle olmaz demiştim. Ama bu Babinger'in en önemli eseri olarak tüm dünyada okunan tek Fatih biyografisi. Bilimsel bir çalışmanın ürünü değil ama.


Sonra bu kitap Türkçeye de çevrildi ve Fatih üzerine tek (kapsamlı) biyografi olarak çok satılıyor ülkemizde ama ihtiyatla yaklaşılması gereken bu kitap yanlış bilgilendiriyor okuyanları.

Geçen hafta değerli yazar Beşir Ayvazoğlu'nun konuyla ilgili bir yazısına denk gelince forum üyeleriyle paylaşmak istedim. Gerçekten Osmanlı Tarihinin en büyük hocası Halil İnalcık keşke bir Fatih biyografisi yazmış olsaydı, ne güzel olurdu Tarih külliyatımız için.

Bu arada yazıda adı geçen değerli Prof. Feridun Emecen'in kitabını çıkar çıkmaz okumuştum, ve herkese tavsiye ederim.)

Beşir Ayvazoğlu'nun güzel yazısı:


" Fatih'in Biyografisini Yazmak:

Fâtih ve yarın 564. yılını kutlayacağımız fetih hakkında bizde ve dünyada yüzlerce eser yazılmıştır. Fakat Fâtih’in biyografisini doğumundan ölümüne eksiksiz yazan, maalesef bir Alman tarihçidir: Prof. Franz Babinger.

Babinger’in Fransızca ve İtalyancaya da çevrilen eseri, Türkçeye yazılışından tam yarım asır sonra Fâtih Sultan Mehmed ve Zamanı (Oğlak Yayıncılık, İstanbul 2002) adıyla kazandırıldı. Fethin 500. yılı vesilesiyle yazılan ve 1953 yılında Münih’te basılan bu eserin bir ilim adamı haysiyeti ve tarafsızlığıyla değil, düşmanlık hisleriyle kaleme alındığı yaygın bir kanaattir. Ananiasz Zajaczkowski ve Mihail Guboğlu gibi insaflı Türkologlar tarafından da tenkit edilen bu kitap hakkında en kapsamlı eleştiri, dünya çapındaki bir tarihçi olan Halil İnalcık hocamız tarafından yazılmıştı. Bu eleştiri, Türkçe tercümenin sonuna da eklenmiştir.

***

Babinger’in eserine yapılan en önemli eleştiri, kullandığı bilgilerin kaynaklarını göstermemiş olmasıdır. Önsözde, kaynakların ve kapsamlı bibliyografyanın ikinci ciltte yer alacağını ifade edilmiş olmasına rağmen bu cilt yayımlanmadı. Dolayısıyla Babinger’in eserinde verilen bilgilere son derece ihtiyatlı yaklaşmak mecburiyeti vardır. Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisi’ne yazdığı “Franz Babinger” maddesinde, Fâtih hakkında “garazkârane yazılmış ne kadar ürcûfe varsa, âdeta arayıcı esnafı gayretiyle” Babinger’in eserinde bir araya getirildiğini söyler ve bu eserin kapsamlı tenkidinin “Mehmed II, Fâtih Sultan” yer alacağını söyler. İstanbul Ansiklopedisi G harfinde kaldığı için bu tenkidi okuma şansına sahip değiliz.

Koçu, Babinger maddesini, hakkımızda yabancılardan methiye istemediğimizi, ama iftiralara da tahammül edemeyeceğimizi söyledikten sonra şöyle noktalamıştır: “Hakiki yabancı dostun en acı tenkidi ile yüzünde dost maskesi ile dolaşanların bühtan dolu kasıtlı yazı larını ayırdedecek akl-ı selîme sahibiz.”

***

İstanbul Ansiklopedisi’nin yazarlarından biri olan Semai Eyice hocamız ise DİA İslam Ansiklopedisi’ne yazdığı “Franz Babinger” maddesinde, Fâtih Sultan Mehmed ve Zamanı’nı şöyle değerlendirir:

“Birçok büyük yanlışlık ihtiva eden eserin en şaşırtıcı yönü Fâtih’in şahsiyetiyle ilgili satırlardır. Babinger bu kısımları yazarken Türk hükümdarını kötülemek için yabancıların vaktiyle ona yakıştırdıkları dedikodu türünden söylentileri, gerçek olup olmadıklarını araştırma gereği duymadan aynen kitabına dercetmekten kaçınmamıştır. Bu hususta kendisine yöneltilen tenkitleri de hiçbir zaman ciddiye almamış, bunları gereksiz birer gayretkeşlik olarak görmüştür. Hâlbuki eserin kaynakları, içinde gösterilmediği gibi vaad edildiği halde ayrı bir cilt halinde de yayımlanmamıştır. Bu durumun ilim ciddiyetiyle bağdaştırılamayacağı âşikârdır. Nitekim onun bibliyografya referanslarını bazan işine geldiği şekilde kullanma gibi ilim ahlâkına aykırı düşen bu tavrı Osmanlı tarihçileriyle ilgili eserinde de P. Wittek tarafından tesbit edilmiştir.”

Halil İnalcık hocamızın ayrıntılı eleştirisine gelince... Bu eleştiriyi bir gazete yazısı çerçevesinde özetlemek imkânsızdır. İzninizle, bu eleştirinin sadece son satırlarını nakletmek istiyorum:

“Kitabın geneli için söyleyebileceğimiz, Profesör Babinger’in kaynaklardan aldığı bilgileri pek eleştirel analiz yapmadan ve tarihsel gelişmeler arasında bağlantılar kurma çabasına girmeden, basit bir kronolojik sıraya sokarak aktardığıdır. Öte yandan, Babinger bazen başvurduğu kaynaklardaki taraflı sözleri hiç sorgulamadan doğru olarak kabul etmiştir.”

***

Bana sorarsanız, merhum Halil İnalcık’ın yapması gereken, Babinger’in eserine bir eleştiri yazmakla yetinmeyip “tam ve tekmil” bir Fâtih biyografisi yazmasıydı. Fâtih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar (1954) isimli eseri, bu büyük işi 1950’lerde bile rahatlıkla başaracak kapasitede olduğunu gösterir.


Peki, Halil İnalcık hoca rahmet-i Rahman’a kavuştuğuna göre, Fâtih’in biyografisini yazma görevi kime düşüyor? Hiç şüphesiz, Prof. Dr. Feridun Emecen’e... Onun Fetih ve Kıyamet (2012) isimli eserini okursanız, bana hak vereceksiniz.

Feridun Bey, fetih hadisesini daha önce İstanbul’un Fethi Olayı ve Meseleleri (2003) isimli eserinde ele almıştı. Fetih ve Kıyamet, bu eserin yeni bilgiler eklenerek genişletilmiş ve yeniden düzenlenmiş halidir. Eserin ismindeki “kıyamet” kavramı, fethi kıyametle ilişkilendiren apokaliptik yorumları ifade etmektedir. Feridun Bey, bu konuda yaptığı araştırmaları da eserine eklemiştir. Sözün kısası, Fetih ve Kıyamet, İstanbul’un fethinin sadece bizim için değim, Hıristiyan dünya için de ne anlam ifade ettiği ve tabii Fâtih’in hayatının belli bir bölümü hakkında yazılmış son derece önemli ve kapsamlı bir eserdir.

Feridun Bey’in yapması gereken, bu eserini, Fâtih’in fetihten önceki ve sonraki hayatını da aynı titizlikle ele alarak “baba” bir Fâtih biyografisi yazması ve benim gibi meraklıları Babinger mahkûm olmaktan kurtarmasıdır. Bunu ondan bekliyoruz.

Fâtih ve fetih hakkında birkaç eser

Fâtih’ten söz edince, Selahattin Tansel’in Osmanlı Kaynaklarına Göre Fâtih Sultan Mehmed’in Siyasî ve Askerî Faaliyeti (1953) isimi eserini unutmamak gerekir. Türk Tarih Kurumu, birkaç yıl önce bu eserin yeni baskısını gerçekleştirdi.

İstanbul’un Batılılar tarafından nasıl görüldüğüne dair yazılmış en önemli eser ise Prof. Agostino Pertusi’nin imzasını taşımaktadır. Prof. Dr. Mahmut H. Şakiroğlu tarafından tercüme edilip tamamlayıcı notlarla zenginleştirilen bu eser, İstanbul Fetih Cemiyeti tarafından İstanbul’un Fethi ismiyle üç cilt halinde yayımlandı. Birinci cilt “Çağdaşların Tanıklığı”, ikinci cilt “Dünyadaki Yankısı”, üçüncü ciltse “İstanbul’un Fethine dair Neşredilmemiş ve Az Bilinen Metinler” alt başlıklarını taşıyor.

Aynı mahiyette bir eser de Türk okuyucusuyla 2010 yılında buluşmuştu: Konstantinopolis’in Düşüşü (Kitap Yayınevi). D. Nicolla, J. Haldon ve S. Turnbull tarafından yazılmış metinlerden oluşan ve Ali Özdamar tarafından Türkçeye kazandırılan eser “Osmanlıların Bizans’ı Fethi” alt başlığını taşıyor."




Sent from my iPad using Tapatalk
Böyle okuyan, araştıran insanlarla aynı forumda olmak gerçekten onur verici.

LG-D802TR cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Sayın @SumNauta Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u fethettikten sonra Troya'yı kastederek "Hector'un öcünü aldım. " dediği doğru mudur? Ayrıca Roma Tarihi konusunda tavsiye edeceğiniz Türkçe kitaplar nelerdir?

LG-D802TR cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Teşekkür ederim @hknz , Bilmukabele, Sağolun.

Dediğiniz olay bir gerçektir. Şöyle olmuştur. İstanbul'un Fethinden 8 yıl sonra Pontus Krallığının başkenti Trabzon'u imparatorluğumuza katar Büyük Fatih, ardından kafasındaki planlar dahilinde Mytilene seferinin hazırlıklarını yapar. İşte tam bu seferin başlangıcında Çanakkale'ye giderek Troya'yı ziyaret eder. Yanındakilerin tanıklığından ( ki o dönemlerini yazan Bizanslı tarihçi de yanındadır) çok iyi biliyoruz ki, Büyük Fatih bu kalıntıları gezip, taa çocukken okuduğu ve Troya savaşına da değinen en eski kaynak olan Homeros'un İlyada ve Odysseia kitabından da bildiği Troya kahramanları Akhileus, Aias ve diğerlerinin mezarlarını bulmaya çalışmış.

Tüm dünyanın 'Rönesansın en entellektüel mareşali, imparatoru' dediği bir adamdan söz ediyoruz. Düşünün, daha 13 yaşında bile Vergilius ve diğerlerinden Latince şiirler okuyan birisinden bahsediyoruz. Müthiş meraklı ve çalışkan. Ana dili Türkçe dışında, Latinceyi, Yunancayı, Arapçayı ve Persçeyi çok iyi konuşup, okuyabiliyordu. Ayrıca İtalyanca ve İbraniceyi de öğrendiğini belirtiyor kimi kaynaklar. Gerçekten çok büyüktü, o tarihte kendi alanları dışında hiç bir şeyi kavrama merakı olmayan, öğrenmeyen Avrupalı bir çok kralın hayal bile edemeyeceği yetkinlikte bir entellektüeldir.

İstanbul'u feth ettiğinde Roma sarayında bulunan Latince ve Yunanca bir çok farklı kitabı görünce, çocuklar gibi sevinir, Batlamyus'un harita kitabı dahil, sabahlara kadar bu kitapların içine dalar. İmparatorluğun ilk özgün ve detaylı Padişah kitaplığı onun eseridir, çok ileride torunlarından Kanuni Sultan Süleyman en büyük eklemeyi yapar onun kütüphanesine.

Biraz uzatacağım ama Büyük Fatih hakkında konuşurken, babası olan II. Murat'ın ki Fetret Devri denen trajik dönem sonrasının büyük Padişahıdır, hakkını da teslim edemediğimizi görüyorum. Çok önemlidir Fatih'in Fatih olmasında. Eğitimine o kadar çok önem verdi ki, yabancı hocalar da tutarak onu bilgi ve bilgiye ulaşma anlamında iyice yetkinleştirdi, bir çok yabancı dil öğrenmesini sağladı, diğer şehzadeleri ölünce bu küçük oğluna disiplinli bir şekilde 'Devleti Yönetme' derslerini bizzat kendi verdi. Daha çocuk yaşlarında, orijinal dillerinden okuyabilsin diye ona bir çok kitap sağlanmasına önem verdi. Bu değerli Padişah babayı da umarım ileride bir yazıyla anarız.

Gelelim Troya'ya.

Harabeleri gezerken ve Troya kahramanlarının mezarlarını yanındakilerle merakla ararken, onların kahramanlıklarını ve yaptıkları işleri över...eski Yunanlıların Asyalılara karşı kazandığı zaferin öcünü aldığını da söyler Fetih'le. Burada Asyalılar dediği Troya'da o zamanlar yaşayan Mysialılardı.

Orada yaptığı bu konuşmanın içeriğine dair detaylar farklı tarihi metinlerde biraz değişse de, özü yukarıdaki gibidir.


Roma Tarihine dair kitaplar:

Benim özel merakımdan yıllardır okuduğum bu tarihe ilişkin kitapların büyük çoğunluğu İngilizce ve bir çoğunun Türkçeye çevrilmediğini gördüm ama akşam eve dönünce bende olan az da olsa kimi Türkçe Roma Tarihi kitaplarına bakıp, size bir kitap listesi ile döneyim.

Keyifli Pazarlar.


Sent from my iPad using Tapatalk
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19