Geleneksel Tıraş Forumları

Tam Versiyon: Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19
Haklısınız @ahraz Bu tespiti bir Asker'den duymak ayrı bir değerde.
Sağolun.


Sent from my iPad using Tapatalk
cadcb05b680604ec6d576dd9b2820a31.jpg



b5f19129592e47be1eb3307493fd1e4d.jpg



9a1bb7f0592eb8476b9a685c72c01c07.jpg






Tarihçi Yılmaz Öztuna'dan:

"Tarihimizde her aya rastlayan zaferlerimiz vardır. Ancak Malazgirt, Otlukbeli, Çaldıran, Merc-i Dabık, Mohaç ve Başkumandan Meydan Muharebesi gibi devletin istikametine yön veren önemli zaferler, Ağustos ayında yaşanmıştır.

......



Malazgirt:

26 Ağustos 1071.

Bize bu topraklarda, bu coğrafyada yaşamak nimetini bahşeden zaferler zaferi...Türk hakanı Selçukoğlu Sultan Alp Arslan, en kudretli ve medeni Hristiyan devleti olan Bizans (Doğu Roma) ordusunu birkaç saat içinde dağıttı. İmparator esir düştü. 3 yıl sonra taht şehri İznik olmak üzere Türkiye Devleti kuruldu (1074). Alp Arslan'ın Anadolu işleri askeri uzmanı amca oğlu Kutalmışoğlu Birinci Sultan Süleyman Şah, Anadolu fatihi ve Türkiye devletinin ilk başkanıdır.

Öylesine bir Türk devlet kuruldu ki 1090'lı yıllarda artık bu Selçuklu devletine Avrupa'da Turchia (Türkiye) denmeye başlandı. Osmanlı Cihan Devletinin uzak temelleri; hakanımız Süleyman Şah, ordusu ile Üsküdar'a gelip Ayasofya kubbesini seyrettiği zaman atıldı.






Başkumandan Meydan Muharebesi:

30 Ağustos 1922.

Yunan ordusu Dumlupınar'da yok edildi. İzmir, Bursa düşmandan geri alındı. Osmanlı generallerinin kazandığı son meydan muharebesidir ki Türkiye Cumhuriyeti'ni doğurdu.

Dumlupınar meydan muharebesinin muzaffer başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, bütün imparatorluk taht şehirlerimizi, merkezlerimizi düşmandan geri aldı; İzmir, Bursa, Edirne, İstanbul....Ankara'ya döndü. Türkiye Büyük Millet Meclisinin (kendi ifadesiyle) huzuruna çıktı....Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi sıfatıyla Türkiye Devleti'nin başkanı idi....

Malazgirt'i teyit eden, Malazgirt'te kazandığımızın bizden ebediyen alınmayacağını kanıtlayan Dumlupınar Başkumandan Meydan Muharebesi'nin muzaffer komutanı, İzmir'e girdikten biraz sonra, henüz "geçici" devlet merkezi Ankara'ya geldi. Meclis'in huzuruna çıktı:

"Meclisimizin civanmert ve kahraman ordularının başında, bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirdim" dedi.




Sent from my iPad using Tapatalk
4174c457fa8b6db304040d12fd9dd223.jpg




Tarihimizde iyi bilinen olaylardan biri de Fatih Sultan Mehmet (zehirlenerek) öldükten sonra 2 oğlu arasındaki taht kavgası ve yenilen Cem Sultan'ın Rodos Şövalyelerinden Papalığa kadar uzanan tutsaklık yılları ve trajik ölümüdür (zehirlenerek öldürülmüştü.)

Olayın dramatik boyutundan dolayı hep Cem Sultan'a dair bir sempati oluşmuştur ama tarih okumaları bize doğal taht varisinin II. Beyazıt olarak belirlendiğini ve Cem Sultan'ın taht için abisi II. Bayezid'le savaşında gösterdiği duruşun çok kötü olduğunu, Padişahlık yetkinliğine hiç sahip olmadığını gösterir (bir ara 'İmparatorluğu bölelim, ben Anadolu'nun Padişahı olayım sen de Rumeli'nin' şeklinde bir teklif bile yapmıştı abisine...Gerçek bir imparator adayına yakışmaz bu da. Neyse, uzun uzun yazılacak çok şey var ama ben İstanbul'da tahta geçmiş II. Bayezid'in (çok evhamlıydı o da, babası Büyük Fatih'in cesaretinin birazı bile yoktu onda da) Avrupa'da Papa'nın elinde (anlaşmalı) esir tutulan kardeşinin , Fransız kralı tarafından kendisine karşı bir komploda kullanılacağı korkusuyla Papa'ya onun öldürülmesi için yazdığı mektubu paylaşmak istedim:


Mektubu okurken, oradaki üsluptan utanıyor insan....Büyük Fatih Sultan Mehmet'in oğulları bu ikisi mi diye sorası geliyor.


"Elçiniz, Fransa kralının elinizde bulunan kardeşimiz Cem Sultan'ı ele geçirmeye çalıştığını bildirdi. Bu, irademize son derece aykırıdır ve ekselanslarına yalnızca büyük olumsuzluklar ve Hristiyan alemine büyük zararlar getirecektir. Bu yüzden adı geçen elçiniz Giorgi ile ekselanslarının huzuru, yararı ve onuru için olduğu kadar benim memnuniyetim için kendisi de bir fani olan kardeşim Cem Sultan'ı öldürmenizin en hayırlısı olacağını düşündük. Bundan büyük memnuniyet duyacağım.

Metanetinize güvenerek bekleyebileceğimiz gibi, ekselansları da bize bu konuda yardımcı olurlarsa, Cem Sultan'ı en kısa zamanda ekselanslarına en uygun gelecek bir şekilde bu dünyanın sıkıntılarından kurtarmalısınız ve ruhunu başka bir alemde huzura kavuşturmalısınız.

Ekselansları bunu gerçekleştirdikleri ve cansız bedenini denizin bu tarafında herhangi bir yere gönderdikleri takdirde, biz, Sultan Bayezid olarak ekselanslarına çocuklarınıza herhangi bir mülk satın alabilmeniz için istediğiniz herhangi bir yerde 300 bin duka altını vermeyi vadederiz. Bu 300 bin duka altınını, Cem Sultan'ın cansız bedeni elimize geçmeden önce bile ekselanslarının görevlendireceği herhangi bir kişiye ödenmesi talimatını vereceğiz.

Ekselanslarına ayrıca hayatımız boyunca iyi ve içten dostluk ve dürüstçe her türlü iyiliği ve minnettarlığı göstermeyi vadediyoruz. Ayrıca sizi özel olarak memnun etmek için ne benim, ne kullarımın, ne de topraklarımdan herhangi bir kişinin, ne türden olurlarsa olsunlar, bize veya tebamızdan herhangi birine bir kötülükte bulunmadıkları sürece, Hristiyanların ne yoluna bir engel çıkaracaklarını, ne de ister karada ister denizde bir zarar vereceğini vadediyorum.

Daha büyük bir güvence olarak, adı geçen Giorgi huzurunda vadettiğim, onayladığım ve yemin altına aldığım herşeyi bir kez daha gerçek Allah'ın huzurunda yemin altına alıyorum ve yukarıda söylediğim herşeyi gerçekten yerine getireceğime ve riayet edeceğime ve bunlara aykırı hareket etmeyeceğime ve ekselanslarının hoşuna gitmeyecek hiçbir şey yapmayacağıma yemin ediyorum.

15 Eylül 1494'de İstanbul'daki sarayımızda yazılmıştır."



Sent from my iPad using Tapatalk
Çok güzel bir bilgi daha paylaşmışsınız. Elinize emeğinize sağlık.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Teşekkür ederim @Mavibu , sağolun.


Sent from my iPad using Tapatalk
7e2627c8f0f8a55257542c466246b34d.jpg



Bizans ismi:



Milattan sonra 5. Yüzyılda Batı'yı paramparça eden barbar akınlarından kurtulmuş olan Doğu Roma İmparatorluğu, sonraları modern tarihçiler tarafından Bizans diye adlandırılmaya başlanır.

9. Yüzyıla gelindiğinde Romalı olmaktan çok aleni bir şekilde Hristiyan ve Orta Çağ devleti olmuştur Doğu Roma.

1557 yılında yazdığı "Corpus Historiae Byzantinae" adlı kitabında Alman tarihçi Hieronymus Wolf bu ayrımı (klasik Roma'dan farklılaşmayı) ifade etmek için Byzantine terimini kullanır.

Bu, şimdi İstanbul diye bildiğimiz başkent şehri Constantinople'un eski Yunanca'daki ismiydi.






Sent from my iPad using Tapatalk
74cd8df248250a6ae2ac22fa21689256.jpg


Rönesansın en entellektüel Mareşali Büyük Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethederek, dünyanın en güzel şehrini biz Türklere kazandırdı. Sadece 21 yaşındaydı en güzel taht şehrimizi İmparatorluğumuza kattığında.


Büyük Mustafa Kemal Atatürk bize Fatih'ten miras kalan bu muhteşem şehri İngilizlerin sömürge şehirlerinden birisi olmaktan ve Yunan hayalciliğinin 1453 öncesine döndürme emellerinden kurtardı. Osmanlı'nın tüm taht şehirlerini düşmanın elinden geri aldı, muhteşem cesareti ve askeri dehasıyla, işgal yıllarında Anadolu halkının liderliğini yaparak.




Sent from my iPad using Tapatalk
Bir kitap önerisi:


fc54c0b85c26fe560cea08bbcc1df417.jpg


Sent from my iPad using Tapatalk
60aef6286118de76695a9759d45da819.jpeg

7e0696d39ab96a7c7d6751f42ba64061.jpeg

Terra-Cotta Ordusu, 1974 yılında bir çiftçi tarafından bulunmuştur. Atları, at arabaları, okları ve bronz kılıçlarıyla 2 bin yıldır yerin altında kalan bu “ordu” arkeoloji dünyasında büyük heyecan yaratmıştır. Ancak heykellerin birbirine çok yakın olması, kırılgan ve kilden yapılmaları nedeniyle arkeologlar inceleme yapmakta zorlanmışlardır. Toprak Askerler aslında daha önce 1920 yılında bulunmuştu; fakat askerleri gören köylü korkarak askerleri tekrar gömmüştü. Eğer bu köylü korkup askerleri tekrar gömmeseydi belki de dünya bu cansız askerlerden daha önce de haberdar olabilirdi. Terra-cotta diğer bir ismiyle “Taş Askerler” 1974 yılında yine bölge halkından birileri kuyu kazarken tesadüfen fark edilmiştir. Çiftçiler kazdıkça fark etmişlerdir ki yerin altında sadece askerler değil, askerlerle birlikte gerçeğine uygun boyutta yapılmış atlar, at arabaları, diğer savaş arabaları, silahlar ve hizmetkarlar da vardı.

Toprak Askerlerin inşası eski Çin Hükümdarı Qin Şhi Huang’ın ölümüyle ilişkilendirilmiştir. Çünkü Çin’de Qin Hanedanlığı döneminden önce eski bir geleneğe göre hükümdar öldüğünde hizmetkarları, savaş malzemeleri, askerleri, özel eşyaları ve hatta eşleri ile birlikte gömülürmüş. Ancak Çin hükümdarı Qin Şhi Huang öldüğünde kendisi için askerlerinin ve hizmetkarlarının öldürülmesini istememiş ve kendisine diğer dünyada eşlik etmek üzere pişmiş toprak ve bronzdan askerler, savaş arabaları, hizmetkarlar ve diğer ihtiyaçlarının hazırlanmasını emretmiştir. Bu ordunun Çin’de ilklerin hükümdarı olarak bilinen Qin Şhi Huang’ın mezarını koruduğuna inanılır.

Çin’deki tüm beylikleri yenerek Savaşan Devletler Dönemi’ne son veren Qin Şhi Huang, Qin Hanedanlığını kurarak kendini İmparator ilan etmiştir. Tarihçi Si Maqian’in kaydettiğine göre, Qin Şhi Huang daha hayattayken MÖ. 246 yılında başlanan mezarının inşası 30 yıldan fazla sürmüş ve inşaatında 700 bin asker çalıştırılmıştır. Mezarın temeli dörtgen şeklinde kazılmıştır, güneyden kuzeye 350 metre uzunluğunda, doğudan batıya 345 metre genişliğindedir. 76 metre yüksekliğindeki toprak ise bir piramit şeklindedir. Boyları 183-195 cm arasında değişen bu Toprak Askerlerin her birinin yüz hatları farklıdır. Kazı alanında çoğu halen toprak altında 8000 asker, 520 atıyla birlikte 130 savaş arabası, 150 süvari atı bulunduğu tahmin edilmektedir.

Üç boyutlu son teknolojiyle Terra-cotta Ordusu’nun gizemini çözmekte önemli bir aşama kaydedilmiştir. University College London (UCL) ve Toprak Askerlerin bulunduğu müzeden bir ekip bu teknoloji sayesinde heykellere olabildiğince yaklaşıp dijital kopyalarını üretmiştir. Heykellerden 30’unun kulakları üzerinde yapılan inceleme her birinin farklı “insanlar” olduğunu ortaya koymuştur. Univesity College London’dan Andrew Bevan, insan kulaklarının neredeyse parmak izi kadar farklılık gösterdiğini ve heykellerde de her bir kulağın “biricik” olduğunu söylemiştir. Hatta, incelenen kulakların hiçbiri bir diğerinin aynısı çıkmazken, farklılık oranı da insan nüfusu arasındaki oranla aynıydı. Arkeolog Marcos Martinon-Torres, bu bulguyu “ilk örneklememize bakınca, Terra-cotta Ordusu gerçek savaşçıların portreleri gibi görünüyor” demiştir. Bu veriler 7 bin asker heykelinin 2 bin yıl önce fabrikasyon usulü bir üretimle yapılmış olabileceği yönündeki araştırma tezlerini de çürütmüştür. Toprak Askerler, 1987’de UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirasları Listesi’ne alınmıştır. Bugün Toprak Askerlerin bulunduğu alanın genişliğinin 15’km’yi bulduğu söylenmektedir. Alanın bir bölümü turistik gezilere açık olmasına rağmen diğer bölümlerinde çalışmalar devam etmekte ve nekropol’deki bu arkeolojik çalışmaların 2020 yılına kadar bitmesi planlanmaktadır.

not: yazılı metin kısım tarihiolaylar internet sitesinden alınmıştır.
Güzel paylaşım için teşekkürler @crionics Ben yıllar önce tarih merakıyla Çin'in altını üstüne getirirken yerlerinde görüp, yakından incelemiştim bu askerleri, çok etkileyiciler...

Bir de açığa çıkmamış olan bir çok farklı gömülü asker, at, vs figürleri olduğu düşünülüyor farklı yerlerde.


Sent from my iPad using Tapatalk
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19