Tarih üzerine Yazılar, Savlar, Sorular
#21
(05/04/2017, Saat: 23:30)dikdik_s Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Lawrance adı gecmis. Katkı yapmak istedim.
http://www.hurriyet.com.tr/arabistanli-l...e-25376685

Teşekkürler @dikdik_s

Gerçekten bu topraklarda oynanan oyunlar hiç bitmiyor.
Cevapla
#22
Alıs veris karsılıklı ustadlar, ne veriyorsak, daha cogunu alıyoruz bu sayfalardan. Tesekkurler.
Cevapla
#23
Sanırım şunu da belirtmek yerinde olur:

Lawrence'ın 'Seven Pillars of Wisdom' (Bilgeliğin Yedi Sütunu) adlı kitabının adı bu konuyu izleyen (ama kitabı bilmeyen) forum üyelerine yanlış bir izlenim vermesin:

Adında geçen Bilgelik yanıltmasın, bu kitap bir bilgenin yaşam vs üzerine 'değerli' fikirlerini içermiyor. Bu kitap Arapların Osmanlı İmparatorluğuna karşı 1916-1918 arası ayaklanmalarının, kendi rolünü iyice romantize ederek, abartarak ve yalanlar da söyleyerek Lawrence tarafından anlatılması.

Yani dün bahsettiğim o köşe yazarı ve bir çok kişinin bilgelikler diye övdüğü şeyler İngiliz gizli servisi tarafından, Türklere karşı Arapları ayaklandırma işinde kullanılan ve gerçekten kendi efsanesini yaratmak isteyen, gerçekleri büken ve kitabında da 'uydurma' anektodlarla bir kahramanın(!) nasıl evrildiğini anlatan birisinin yazdıkları. Daha sonradan tarihçiler tarafından yalanlanan bir Türk paşa tarafından tecavüze uğradığı anektodunu dahi kurar, ilginç bir dönüşüm hikayesi olsun diye.

Uzun yıllar önce kitapta geçen o zamanki Arap toplumu üzerine gözlemleri ve Türklere bakışı yansıtan içeriği merak ettiğimden İngilizce orijinalini okumaya karar verdiğimde kitabın isminin neden böyle olduğunu merak etmiştim. Sonra buldum: 'seven pillars of wisdom / bilgeliğin yedi sütunu' İncil'de Meseller 9:1'de geçen 'wisdom has built her house / she has set up its seven pillars' (bilgelik evini yedi sütun üzerine kurdu) cümlesinden geliyordu.

Lawrence kendi önemini o kadar abartmaktadır ki, kitabının adını bile İncil'den almış diye düşünmüştüm.

Yazacak çok şey var ama daha sonra geniş bir zamanda yazmak isterim Lawrence hakkında.1969'da ilgili belgelerdeki erişim yasağının İngiliz hükümeti tarafından kaldırılmasıyla bu kitapdaki yalan ve abartılar (arşivlere bakan bir avuç kişi tarafından) net görüldü. Ama neden İngilizler yine de Lawrence efsanesini korudular, tarihçiler 'bu bir tarih kitabı değil daha çok kurmaca edebiyat dedikleri halde kitap neden hala popülerliğini koruyor....bunlar da ilerideki bir yazıya kalsın Smile

Bu arada sabah önceden okuduğum bir şeyler aklıma geldi ve evden çıkmadan kütüphanemden bir kitabı yanıma aldım. Konusuyla ilgili yazılmış en önemli kitaplardan ve benim arada bir dönüp okuduğum referans kitaplardan Albert Hourani'nin "Arap Halkları Tarihi" kitabı.

Hourani bu kitabın bir bölümünde şöyle yazar: Lawrence kendi rolünü muhtemelen abartarak şu iddiada bulunuyordu: "Kaybolan bir etkiyi yeniden tesis etmek için yeni bir ulus oluşturmak niyetindeydim"

(Kibire bakar mısınız, ulus oluşturacakmış....gerçi kitap aynı zamanda bir hayal kırıklığının öyküsüdür...kendini konumlandırmak istediği o ulvi rol verilmemiştir ona....Sykes-Picot denilen rezil anlaşmada çalışmada yer almıştır ama daha sonra izin verilmez romantik çöl savaşçısı tavırlarını sürdürmesine.)

Hourani'nin diğer bölümlerde kimi yazdıklarıyla bitireyim:
Arap ayaklanmalarını anlatırken İngiliz ve Fransız emperyalist yayılmacılığından bahseder. Bir yerde şöyle der:

"Daha da önemlisi Arap ülkelerinin çoğu yüzyıllardır denetimi altında yaşadıkları Avrupa hakimiyetine karşı bir tür koruma hizmeti sunan büyük Osmanlı İmparatorluk hükümeti kısa süre içinde yok oldu.Osmanlı hükümeti Arap eyaletlerini kaybetmiş, Anadolu ve Avrupa'nın küçük bir bölümüyle sınırlı kalmıştı; Sultan kendi başkentinde müttefik donanmaları ve temsilcilerinin denetimi altındaydı ve hükümetini fiilen yabancı vesayeti altına alan Sevres antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. Ancak müttefiklerin Yunanlıları Anadolu'nun batı kesimlerini işgale teşvik etmeleri üzerine güçlenen, Anadolu'nun Türk nüfusunun başlattığı ve subayların önderlik ettiği Ret hareketi, bir Türk cumhuriyetinin kurulması ve sultanlığın ilgasıyla sonuçlandı.............

"Bütün Arap ülkeleri içinde sadece Arap yarımadasının bazı bölümleri Avrupa hakimiyetinin dışında kaldı.........Eski Osmanlı bölgelerinde, savaştan gerçek anlamda "bağımsız" olarak çıkan yeğane devlet Türkiye oldu. Osmanlı idari sistemi ve ordusunun çevresinde inşa edilen ve ölümüne kadar dikkate değer bir önder, Mustafa Kemal tarafından yönetilen Türkiye, geçmişinden ve geçmişte çok sıkı bağlara sahip olduğu Arap ülkelerinden hızla uzaklaşan bir yol izledi. Bu yol, ulusal dayanışma temelinde toplumu yeniden yaratmayı, din ve toplum arasında katı bir ayrımı, Ortadoğu dünyasından bilinçli bir uzaklaşma girişimini ve Avrupa'nın parçası haline gelmeyi amaçlıyordu.......Avrupa'ya başarıyla meydan okuyan ve ulusunu yeni bir yola sokan Atatürk örneği bütün Arap dünyasındaki ulusal hareketler üzerinde derin bir etki yaratacaktı."
Cevapla
#24
Bir çay keyfi sırasında aklıma gelen bir şey beni bile güldürdü:

Şöyle düşündüm, mesela bir İngilize desem ki '1916-1918 arası Türk gizli servisinin kullandığı birisi kitap yazdı, sizlere karşı çok düşmanca...bir sürü uydurma bilgiyle dolu, adını da 'bilgeliğin yedi sütunu' koydu, kendi rolünü tecavüz yalanları bile ekleyip iyice abarttı, bizim Türk tarihçiler ve dünya tarihçileri son yıllarda bu adamın yazdıklarının bir çok yalan içerdiğini ispatladı açılan arşivlerdeki yıllarca gizli tutulmuş belgelere ulaşarak ve bu kitap tarihsel bir çalışma değil edebi bir kurgu dedi....işte şimdi bu kitabı siz İngilizce yayınlayacaksınız ve kitap önemli gazetelerinizdeki köşe yazarlarından kendini aydın gören bir gruba kadar hayranlıkla karşılanacak, bilgeliğin sırları diye reklamı yapılacak...'

Adam bana 'git işine, deli misin sen der' ve haklı da olur. Smile
Cevapla
#25
@SumNauta
Terorle savasıyor gozukup, Barzani denen herifi "turkiye seninle gurur duyuyor diye" alkıslayan ulkede normal, ustad sasırma. Cok ornek verilir bu sekilde de, mevzu yine siyasete girer, susuyorum.
Cevapla
#26
(07/04/2017, Saat: 10:39)dikdik_s Adlı Kullanıcıdan Alıntı: @SumNauta
Terorle savasıyor gozukup, Barzani denen herifi "turkiye seninle gurur duyuyor diye" alkıslayan ulkede normal, ustad sasırma. Cok ornek verilir bu sekilde de, mevzu yine siyasete girer, susuyorum.

Üstad daha 20 gün önce , Nazi tümeni 13. waffen SS dağ tümeni Handschar ın toplu namaz kılarken çekilmiş fotoğrafını , Çanakkale yi geçilmez kılan kahramanlarımız olarak yutturdu Büyük Tarihçi Mustafa Armağan isimli şahsiyet .
"Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar."
Giordano Bruno
Cevapla
#27
Nazi Koruma Birlikleri SS'in silahlı kolu olan Waffen SS niçin namaz kılıyormuş ? Smile Smile
Cevapla
#28
(07/04/2017, Saat: 14:30)SumNauta Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Nazi Koruma Birlikleri SS'in silahlı kolu olan Waffen SS niçin namaz kılıyormuş ? Smile Smile

13. Waffen Dağ Tümeni Handschar ( Hançer) , Waffen SS  e  bağlı 38 tümenden biri
Çoğunluğu Bosnalı Müslümanlar olmak üzere Kosovalı Arnavutlar ve az sayıda Katolik Hırvatlardan oluşan bir tümen.

Kuruluş ve faaliyetleri ile ilgilenenler için 24.07.2014 tarihli evrensel gazetesindeki Dağhan Irak tan bir alıntıyı aşağıya ekledim.

Nazilerle siyasal İslamcıların Yugoslavya’daki işbirliği, Hırvat faşist lider Ante Paveliç’in İtalya’daki sürgünden dönüşüyle başladı. Paveliç; Yugoslavya Krallığı’nın işgal edildiği Nisan 1941’de Nazileri ve İtalyan faşistlerini örnek alarak kurduğu Ustaşi örgütüyle beraber Bağımsız Hırvat Devleti’ni ilân etti. Ustaşi, kendisine düşman olarak Sırpları, Romanları ve Yahudileri bellemişti. Örgüt sivil katliamlarına girişirken Müslümanlardan da destek aradı. Hatta Paveliç, bu destek için Zagrep’te kendi adına bir cami de yaptırdı. Ancak Müslümanlar devlette yükselemiyor, eşit muamele de görmüyorlardı. Hırvatlarla işbirliği yaparak Sırp çetniklerin de hedefi hâline gelen Müslümanlar zora düşerken, İslami hareketin merhum lideri Mehmed Spaho’nun öğrencisi Üzeyirağa Hacıhasanoviç’in başını çektiği bir grup Adolf Hitler’e bir mektup yazarak Bosna-Hersek’in Üçüncü Reich’a katılmasını istedi. Tarihçi George Lepre, Hitler’in bu teklifi uygun bulmamakla beraber Almanya saflarında savaşa girecek Müslümanların Türkiye’yi de Nazilere yaklaştıracağını düşündüğünü söylüyor. Bu amaçla Bosna’da SS’lere katılmak isteyenler için bir bölük kuruldu ve başına da eski Osmanlı topraklarını çok iyi tanıyan ve çok iyi derecede Sırpça ve Türkçe bilen Karl von Krempler getirildi. Von Krempler, doğrudan SS komutanı Heinrich Himmler’e sorumluydu. Adolf Hitler’in de bölüğün kurulmasına onay vermesinin ardından, Ante Paveliç’le temasa geçildi ve Boşnak İslamcıların yolu tekrar Ustaşi’yle kesişti.
Varılan anlaşmaya göre Müslüman Boşnak askerleri, Alman ordusu Wehrmacht’ta eski Avusturya-Macaristan ordusundaki haklara sahip olacaklardı. Namaz kılmakta ve fes takmakta özgürdüler. Bölüğün resmi üniformasında da üzerinde Nazi kartalı olan fes vardı. Himmler, yine Lepre’ye göre, bölüğün yalnızca Müslümanlardan oluşmasına özel önem gösteriyordu. Alman ordusu, Bosna-Hersek’te varlığını hissettirmeye başladığında onların militan toplamasına yardımcı olanlar yine siyasal İslamcılardı. Kumandan Muhamed Hacıefendiç ve reis-ül-ulema Hafız Muhamed Panca, Nazilerin bölüğe asker toplamasında başrolü oynadı. 13. Bölük, nam-ı diğer SS Hançer (Handzar) böylece Wehrmacht’ın 369. alayının bir parçası olarak ortaya çıktı. Ancak Müslümanlarda Wehrmacht’ın parçası olarak kurulan 13. Bölük’e katılma konusunda hâlâ gönülsüzlük vardı. Naziler ve işbirlikçisi Siyasal İslamcılar, bu gönülsüzlüğü aşmak için Yahudi kartını oynadı. Filistin’de ciddi bir etkiye sahip olan Kudüs Müftüsü Hacı Emin-el-Hüseyni, 1943’te Yugoslavya’ya davet edildi. El-Hüseyni ve Naziler, anti-Semitizm kadar anti-Komünizm konusunda da hemfikirdi. Daha önce Roma ve Berlin ziyaretlerinde bulunan El-Hüseyni, Partizanlarla İslamcılar arasındaki çatışmaları “İngiltere ve Sovyetler’in desteklediği haydutların Müslümanlara zulmü” olarak nitelendiriyor, Saraybosna ziyareti sırasında Müslümanlardan Nazilere destek koparmaya çalışırken, Nazilerin girişmek üzere olduğu Yahudi katliamlarına da sempatisini gösteriyordu. Müftünün ismi daha sonra Nürnberg Duruşmaları’nda da geçecek ve Adolf Eichmann’la Yahudi katliamı konusunda görüşmeler yaptığı ifadelerde yer alacaktı.
1943’te gönüllüler toplanmış, eğitime alınmış ve sonunda 15 bin kişilik bir bölük oluşturulmuştu. Ancak bu rakam beklenenden çok azdı ve sayıyı arttırmak için Sancak ve Kosova’dan Arnavut gönüllüler de taşınmak zorunda kalınmıştı. Bu da yetmeyince Katolik Hırvatlar da Hançer’e eklendi ve etnik sürtüşmeler başladı. Bu sırada Boşnak Müslümanlardan Partizanlara katılımlar da başlamıştı. Hançer’den de Partizanlara katılanlar vardı. Diğer taraftan Alman komutanlarla Boşnaklar arasındaki zihniyet farkı da sorun yaratıyordu. Zamanla Hançer içerisindeki Boşnak oranı azalmaya başladı. Bölük Zagrep’e nakledildiğinde Alman askerleriyle Boşnaklar sayı olarak eşitlenmişti.
Partizanların Mayıs 1945’te Yugoslavya’yı Nazilerden ve faşist işbirlikçilerinden temizlemesinin ardından, Hançer içerisinde yer alan pek çok İslamcı yeni kurulan federal sosyalist cumhuriyet tarafından yargılandı ve çeşitli cezalara çarptırıldı. Josip Broz Tito’nun “birlik ve kardeşlik” (Bratstvo i jedinstvo) ilkesi Hançer’in vebalinin tüm Yugoslav Müslümanlardan sorulmasına engel oldu, zira Müslümanların ülkenin eşit, kurucu vatandaşları olduğu sıklıkla vurgulanıyordu. Dahası hem Partizanların içinde Müslümanların oranı nüfusun geneline yakındı, hem de Yugoslav Halk Ordusu, ve Yugoslav Komünistler Birliği içinde çok önemli pozisyonlarda bulunan Boşnaklar vardı. Ancak 1990’larda Yugoslavya yıkıldıktan sonra Sırp milliyetçileri İkinci Dünya Savaşı’nda Çetniklere karşı Ustaşi’yle işbirliği yapan Müslümanları sıklıkla gündeme getirdi ve İslamcı Boşnak milliyetçilerine karşı yapılan propagandanın önemli unsurlarından biri bu oldu. 1990’larda Sırbistan’da yazılan pek çok tarih kitabında Hançer hakkında çelişkili bilgiler bulmak mümkün.
"Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar."
Giordano Bruno
Cevapla
#29
Teşekkürler @Apeiron
Cevapla
#30
Bu ingiliz ajanlarin hayatlari ilginctir elbette ama hepsinin Ingiliz gizli servisi icin calistiklarini, bir misyonlarinin oldugunu, sahsi fikirlerinin hicbir öneminin olmadigini unutmamak gerekir. Önemli olan misyonlarini iyi anlamaktir.Bu kitaplari okuyanlar ortadoguda sinirlarin cetvelle cizilmedigini, tam tersine son derece akillica ve ileriyi de dusunerek kararlastirildigini bilirler. Gertrude Bell bölgenin en kucuk kabilesine kadar etnik ve mezhepsel haritasini cikarmistir. Kürtlere devlet kurulmamasi ve bölgedeki dört ulkede de azinlik olarak birakilmis olmalari tesaduf degildir. Eskiden birlikte yasayan kavimlerin ayrilmasi, ayri yasayanlarin bir araya getirilmesi, Turkiyenin sinirlarinin ulasilmaz daglardan gecirilmesi de hesapli yapilmistir.
Tanistigim bir Bulgara sordum, Turk deyince aklina ne geliyor diye, ”Osman Pasa” dedi. Hala sarkilari varmis Osman Pasa gelirse hepimizi musluman edecek filan gibi. Bizim de Ingiltere’yi Lawrence ve Bell olarak görmemize benziyor.
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  Tarih ve Ornekleri. 3RD1 28 16,130 30/05/2020, Saat: 05:36
Son Yorum: MetsGo

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: