Herhangi bir metal mecrasında "karbon çeliği" arıyorum derseniz büyük ihtimal dalga geçilirsiniz ve öyle bir çelik olmadığını görürsünüz.Bizim meslekte "kötü" "imalat çeliği" "1090 çelik" ve türevlerine bizim jilet,ustura ortamlarında şekilli olsun diye "karbon çeliği" diyorlar o kadar. Çok abartılıcak birşey değil sizin anlayacağınız.
Nihayetinde "kıl" kesen bir çelik amaçlanıyor. Fazla sert olmasına da gerek yok. Zaten fazla sert olursa o kayışlarla honlamada yapılmaz o yumuşak taşlarşa bileme,ağız açmada.
Keza paslanmaz olanların da sertlik olarak farkı yok sadece alaşım farkı.
Hepsinde öte alaşımın içerisindeki karbon miktarı çeliği sertleştirmez. Bir nebze sertleşir lakin çeliğin esas sertleşme işlemleri ( sulama,ısıl işlem vs)
Çelikte esas olan kusursuzu bulmaktır. En sert ve en esnek materyal kraldır.
Yanlış anlamayın koca bir sektörü ezmek istemiyorum ama bunlar çok abartılıcak şeyler değil. Kıl kesiyor. Benim mesleğim ise daha çok titanyum, aluminyum vs çelik türevlerini kesen takımları yapmak üzerine kurulu.
Yani çeliğin en hası bile benim işlediğim malzemenin ( tipine göre miktarları ve cinsleri değişebilir) tungsten volfram ,kobalt ,nikel vs karbon vs'den oluşan sinterli malzeme "elmas" deriz halk arasında) yanında oyuncak gibi kalıyor. Dövme,kesme, talaşlı imalat tipleri ile işlenemez sadece elması elmas taş ile aşındırarak üretim yapılan bir iş kolu.
Tamam daha sert neyin var derseniz
Sentetik elmasım var, mucidi GE'dir. Sadece elektrik ile aşındırılabilir ama çok kırılgan olduğu için aluminyum türevleri hariç sert metallerde ve darbeli işlerde kullanılamaz.Ülkemizde ağırlıklı MDF işlemede kullanılır derim.
Hiç birşey değilde bizim Azmusebata kızıyorum. Jilet üretim bantları var misgibi. Şu taşlarını ,taşlamalarını bi elden geçirseler bi de adam gibi bi kaplama tesisi kursalar öttürecekler piyasayı ( ki hiç te öyle büyük yatırım istemiyor bu işler) Amma velakin olmayınca olmuyor işte. Bizde St Petersburg mallarına "iyi hoş" diye kendimizi eğliyoruz,yazık.
Katana işine gelicek olursak; Hocam bi ocağa bakar Ocakta demir işlemek dünyanın en güzel işidir. ( Ata mesleği ne de olsa) Isıt döv, ver suyu, ısıt, döv, ver suyu şeklinde kısır döngü
Yanlız japon emmileri atladığı bir nokta var ki ( çok muhim) Isı ne kadar değişken olursa (ki ocakta ısıyı kontrol etmek çok güçtür,büyük ihitmal o kırdıkları dalga bir nebze ısı kontrolü sağlıyor ) çelik bi o kadar niteliksiz hale gelir. O yüzden günümüzde ocak yerine ısıyı sabit noktada tutan yüksek frekans indiksyonlar tercih edilmektedir. Şöyle ki kaynakta bile değişken ısı materyallerinizin niteliğini bozmakta ve verimini düşürmektedir.
Nihayetinde "kıl" kesen bir çelik amaçlanıyor. Fazla sert olmasına da gerek yok. Zaten fazla sert olursa o kayışlarla honlamada yapılmaz o yumuşak taşlarşa bileme,ağız açmada.
Keza paslanmaz olanların da sertlik olarak farkı yok sadece alaşım farkı.
Hepsinde öte alaşımın içerisindeki karbon miktarı çeliği sertleştirmez. Bir nebze sertleşir lakin çeliğin esas sertleşme işlemleri ( sulama,ısıl işlem vs)
Çelikte esas olan kusursuzu bulmaktır. En sert ve en esnek materyal kraldır.
Yanlış anlamayın koca bir sektörü ezmek istemiyorum ama bunlar çok abartılıcak şeyler değil. Kıl kesiyor. Benim mesleğim ise daha çok titanyum, aluminyum vs çelik türevlerini kesen takımları yapmak üzerine kurulu.
Yani çeliğin en hası bile benim işlediğim malzemenin ( tipine göre miktarları ve cinsleri değişebilir) tungsten volfram ,kobalt ,nikel vs karbon vs'den oluşan sinterli malzeme "elmas" deriz halk arasında) yanında oyuncak gibi kalıyor. Dövme,kesme, talaşlı imalat tipleri ile işlenemez sadece elması elmas taş ile aşındırarak üretim yapılan bir iş kolu.
Tamam daha sert neyin var derseniz
Sentetik elmasım var, mucidi GE'dir. Sadece elektrik ile aşındırılabilir ama çok kırılgan olduğu için aluminyum türevleri hariç sert metallerde ve darbeli işlerde kullanılamaz.Ülkemizde ağırlıklı MDF işlemede kullanılır derim.Hiç birşey değilde bizim Azmusebata kızıyorum. Jilet üretim bantları var misgibi. Şu taşlarını ,taşlamalarını bi elden geçirseler bi de adam gibi bi kaplama tesisi kursalar öttürecekler piyasayı ( ki hiç te öyle büyük yatırım istemiyor bu işler) Amma velakin olmayınca olmuyor işte. Bizde St Petersburg mallarına "iyi hoş" diye kendimizi eğliyoruz,yazık.
Katana işine gelicek olursak; Hocam bi ocağa bakar
Ocakta demir işlemek dünyanın en güzel işidir. ( Ata mesleği ne de olsa) Isıt döv, ver suyu, ısıt, döv, ver suyu şeklinde kısır döngü Yanlız japon emmileri atladığı bir nokta var ki ( çok muhim) Isı ne kadar değişken olursa (ki ocakta ısıyı kontrol etmek çok güçtür,büyük ihitmal o kırdıkları dalga bir nebze ısı kontrolü sağlıyor
) çelik bi o kadar niteliksiz hale gelir. O yüzden günümüzde ocak yerine ısıyı sabit noktada tutan yüksek frekans indiksyonlar tercih edilmektedir. Şöyle ki kaynakta bile değişken ısı materyallerinizin niteliğini bozmakta ve verimini düşürmektedir.