SON OKUDUĞUNUZ KİTAPLAR
@hknz aynı yazarın Açlık isimli romanı çok iyidir, zaten dünya klasiğidir. Tavsiye ederim.
Cevapla
(07/05/2015, Saat: 14:01)arandur Adlı Kullanıcıdan Alıntı: @hknz aynı yazarın Açlık isimli romanı çok iyidir, zaten dünya klasiğidir. Tavsiye ederim.

''Açlık'' ah açlık ahh, Toprak Yeşerince isimli kitabından daha güzel bence Knutt Hamsun'un. Okudum o kitabı, gerçek bir baş yapıt.
Cevapla
Kesin Tavsiye ....Bilim Kurgu sevenlere özellikle

s45pjd.jpg
insan sorunlarını anlatmak ile onlara çözüm bulmanın aynı şey olmadığını anladığında artık büyümüş demektir
Cevapla
(13/05/2015, Saat: 22:40)neoromancer Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Kesin Tavsiye ....Bilim Kurgu sevenlere özellikle

s45pjd.jpg

Ender's Game'i izlemiştim ama kitabını okuma fırsatım olmadı daha. Şu ara Bernie Günther dedektif serilerine takıldım biraz. Smile
https://instagram.com/buyukkotukurt/
Cevapla
(13/05/2015, Saat: 23:23)cihankeskin Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Ender's Game'i izlemiştim ama kitabını okuma fırsatım olmadı daha. Şu ara Bernie Günther dedektif serilerine takıldım biraz. Smile
Polisiye diyorsaniz A.Christie D.Hammet ve P.Hightsmith i hatmettiniz sayıyorum....sonrasında kanımca Trevinian serileri en başta Şibumi tabiiki...en son okuduğum İspanyol Montalban ın Siyasi Polisiye kitabı idi...çok harbi yazmış adam..tavsiye ediyorum
ohvdir.jpg
insan sorunlarını anlatmak ile onlara çözüm bulmanın aynı şey olmadığını anladığında artık büyümüş demektir
Cevapla
Çocukluğumdan beri roman okuyamıyorum, sıkılmak gibi de değil kurgusal şeyleri sevmediğimden ve biraz materyalist bir karakter yapım da olduğundan sanırım. Bir çok arkadaşımın şöyle sürükleyici böyle güzel dediği romanı ilk elli sayfadan sonra bir kenara bıraktım Undecided
Acta est fabula, plaudite.
Cevapla
298413
“Kesin bilgi ancak çok az bildiğimiz zaman mümkündür. Bilgi miktarımız arttığında şüphemiz de artar.”
Goethe
Cevapla
(14/05/2015, Saat: 00:22)Bruce Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Çocukluğumdan beri roman okuyamıyorum, sıkılmak gibi de değil kurgusal şeyleri sevmediğimden ve biraz materyalist bir karakter yapım da olduğundan sanırım. Bir çok arkadaşımın şöyle sürükleyici böyle güzel dediği romanı ilk elli sayfadan sonra bir kenara bıraktım Undecided
Bruce komşu okumak illaki ''Kitap okumak '' demek değildir,yeri geldiğinde hayatı insanları olayları okuyabilmektir ....ben hayatında bırak eline kitap almayı okuma yazması olmayan okadar çok bilge insan gördümki....bende en çok saygı uyandıran insanlar hep onlar olmuştur ve hayattaki en iyi okurlar bence bu tip insanlardır...kitap okumak bazende bir ihtiyaçtır,geçmiş dönemde 7 senelik bir Kitabevi çalışanı olarak yeterince farklı okuyucu tipi gördükten sonra Herman Hesse nin şu 3 tip okuyucu değerlendirmesinin gerçekten hayatta karşılığı olduğunu öğrendim...
Hermann Hesse, o benzersiz kitabı Öldür-meyeceksin’de okurları üç tipe ayırır, ilk işaret ettiği safdil okur şöyledir: “Böyle biri yemek yiyen kişiler gibi bir kitabı alıp indirir gövdesine. Yalnızca alıcıdır; ister Kızılderili romanı okuyan bir oğlan olsun bu kişi, ister kontes romanları okuyan bir hizmetçi, ister Schopenhauer’dan bir şey okuyan bir üniversite öğrencisi; yiyip tıkınır, okuduğu şeyle tıka basa doldurur içini. Bu çeşit okuyucuların kitap karşısındaki konumu, bir kişinin diğer bir kişi karşısındaki konumu gibi değil, önündeki yemlik karşısında bir atın konumu gibidir; hani atın arabacı karşısındaki konumu gibidir de diyebiliriz buna. Kitap önden gider, okuyucu da onun peşinden yürür.”
Kendinde çocuksuluktan biraz bir şeyler saklı olan ikinci tip okur ise “Ne bir kitabın konusuna, ne biçimine biricik ve en önemli değer gözüyle bakar. Tıpkı çocuklar gibi bilir ki, her nesne on, hatta yüz değişik anlam taşıyabilir. (...) Bu tip okuyucular atın arabacıya bağlı olması gibi, yazara bağlı değillerdir. Kendileri sanki avcıdırlar da avlarının izini sürerler; dolayısıyla yazarın sözde özgürlüğünün öbür yüzüne, yazarın köleliğine ve edilginliğine ansızın bir göz atacak fırsatı ele geçirdiler mi, bu onları ince bir teknik ve dil ustalığından daha çok hayran bırakır.”
Hesse’nin üçüncü okur tipi ise genelde “iyi” denilen okuyucuların tam tersidir: “Öylesine kişilik sahibi, öylesine kendi kendisi olan biridir ki, okuduğu yapıt karşısında katıksız bir özgürlük içinde davranır. Okumasının amacı ne kendini eğitmek ne de eğlenmektir. Dünyadaki herhangi bir nesneden farklı değildir bir kitaptan yararlanışı; kitap kendisi için bir çıkış noktası, uyarıcı bir nesne oluşturur. (...) Denilebilir ki, bir çocuktan hiç kalır yanı yoktur bu tip okuyucunun.” Hesse, üçüncü kademedeki bu okuyucuya okuyucu demek doğru olmaz, der zira böyle biri için okunacak tek kitap, “alfabedeki harfleri içeren bir yaprak kâğıttır.”
insan sorunlarını anlatmak ile onlara çözüm bulmanın aynı şey olmadığını anladığında artık büyümüş demektir
Cevapla
(14/05/2015, Saat: 18:33)neoromancer Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Bruce komşu okumak illaki ''Kitap okumak '' demek değildir,yeri geldiğinde hayatı insanları olayları okuyabilmektir ....ben hayatında bırak eline kitap almayı okuma yazması olmayan okadar çok bilge insan gördümki....bende en çok saygı uyandıran insanlar hep onlar olmuştur ve hayattaki en iyi okurlar bence bu tip insanlardır...kitap okumak bazende bir ihtiyaçtır,geçmiş dönemde 7 senelik bir Kitabevi çalışanı olarak yeterince farklı okuyucu tipi gördükten sonra Herman Hesse nin şu 3 tip okuyucu değerlendirmesinin gerçekten hayatta karşılığı olduğunu öğrendim...
Hermann Hesse, o benzersiz kitabı Öldür-meyeceksin’de okurları üç tipe ayırır, ilk işaret ettiği safdil okur şöyledir: “Böyle biri yemek yiyen kişiler gibi bir kitabı alıp indirir gövdesine. Yalnızca alıcıdır; ister Kızılderili romanı okuyan bir oğlan olsun bu kişi, ister kontes romanları okuyan bir hizmetçi, ister Schopenhauer’dan bir şey okuyan bir üniversite öğrencisi; yiyip tıkınır, okuduğu şeyle tıka basa doldurur içini. Bu çeşit okuyucuların kitap karşısındaki konumu, bir kişinin diğer bir kişi karşısındaki konumu gibi değil, önündeki yemlik karşısında bir atın konumu gibidir; hani atın arabacı karşısındaki konumu gibidir de diyebiliriz buna. Kitap önden gider, okuyucu da onun peşinden yürür.”
Kendinde çocuksuluktan biraz bir şeyler saklı olan ikinci tip okur ise “Ne bir kitabın konusuna, ne biçimine biricik ve en önemli değer gözüyle bakar. Tıpkı çocuklar gibi bilir ki, her nesne on, hatta yüz değişik anlam taşıyabilir. (...) Bu tip okuyucular atın arabacıya bağlı olması gibi, yazara bağlı değillerdir. Kendileri sanki avcıdırlar da avlarının izini sürerler; dolayısıyla yazarın sözde özgürlüğünün öbür yüzüne, yazarın köleliğine ve edilginliğine ansızın bir göz atacak fırsatı ele geçirdiler mi, bu onları ince bir teknik ve dil ustalığından daha çok hayran bırakır.”
Hesse’nin üçüncü okur tipi ise genelde “iyi” denilen okuyucuların tam tersidir: “Öylesine kişilik sahibi, öylesine kendi kendisi olan biridir ki, okuduğu yapıt karşısında katıksız bir özgürlük içinde davranır. Okumasının amacı ne kendini eğitmek ne de eğlenmektir. Dünyadaki herhangi bir nesneden farklı değildir bir kitaptan yararlanışı; kitap kendisi için bir çıkış noktası, uyarıcı bir nesne oluşturur. (...) Denilebilir ki, bir çocuktan hiç kalır yanı yoktur bu tip okuyucunun.” Hesse, üçüncü kademedeki bu okuyucuya okuyucu demek doğru olmaz, der zira böyle biri için okunacak tek kitap, “alfabedeki harfleri içeren bir yaprak kâğıttır.”

Bahsettiğim gibi belki hayal gücümün, edebi değerlendirme kabiliyetimin gelişmemiş olmasındandır. Sevdiğim kitapların dahi kurgusal, spekülatif veya her ne surette olursa olsun bir yerde bir zamanlarda olmadığını düşündüğüm kısımlarını okumaktan keyif alamıyorum. Bir arkadaşım bana kitaplara da pragmatist yaklaştığımı söylemişti, düşününce hak veriyorum kendisine. Misal Machiavelli, Locke veya Bentham'dan aldığım okuma zevkini herhangi bir romandan almam mümkün değil. Hatta anılan yazarlara niçin daha fazla yazmadıkları sebebiyle kızdığımı anımsıyorum.
Acta est fabula, plaudite.
Cevapla
Photo 
Çavdar Tarlasında Çocuklar - J. D. Salinger
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: