17/12/2021, Saat: 13:14
"İspanyolların tıraş yöntemi diğer milletlerinkinden biraz farklıdır" diyor Herman Melville, "Bir ucunda, çeneyi tam içine alacak biçimde çukurlaştırılmış bir uzantısı olup, fırça kullanmak yerine leğendeki suya batırılıp yüze sürtülen sabunla yapılan köpürtme işlemi sırasında, çeneyi tam kavrayacak biçimde tutulan, özellikle 'berber leğeni' denen bir leğenleri vardır" şeklinde devam ettiği romanında baştan sona bir tıraşın tasvirini yapar. Bu tasvirlerin yer aldığı roman, olay örgüsünün 1800'lerin hemen başında geçtiği Benito Cereno'dur. Daha sonra tasvir etmeye devam eder Melville, Don Cereno'nun tıraşı için yapılan hazırlıkları, seçilen usturanın avuç içinde kayışlandıktan sonra Cereno'nun tenine değmesiyle oluşturduğu o ürpertiyi anlatır. Cereno'nun boynuna tam da bu ürpertiden ötürü bir kesik atıldığında da okur tıpkı kendi boynuna kesik atılmış gibi hisseder. Söz konusu dönemde alışık olunduğu şekilde bir losyonla tıraş bitirilir. Bu tıraş rutininde bizlerin bugün alışık olduğu anlamıyla bir şeyler eksik hissettirir. Pre-shave krem mi? Hayır. Bir balm mı? Hayır. Sakalları yumuşatabilmek adına bugün tıraş rutinlerimizin vazgeçilmezi olan fırçadır eksik olan. Bugünkü bildiğimiz haliyle tıraş fırçalarının 18. yüzyılın ortalarından itibaren ortaya çıktığını -ki ben bunun bundan çok daha önce gerçekleştiğini düşünüyorum; ancak bu başka bir postun konusu- ve içerisinde bulunulan mekânı (denizin ortasında, bir gemide) göz önünde bulundurduğumuzda tıraş fırçasının eksikliği kendini pek hissettirmez; ancak 21. yüzyılın içine düşüp de günlük tıraşlarını eski usule göre olmaya çalışan, İspanya'dan ciddi anlamda prestij sahibi tıraş kozmetiği çıktığını bilen biz tıraşofillerin aklına şöyle bir soruyu getirir: "İspanya'da tıraş fırçası yok muydu?"
Bugün dünyanın farklı yerlerinde üretilen ve üretildiği ülkelerin adı zikredildiğinde akla gelen firmaların olduğu hepimizin malumudur. Ancak söz konusu İspanya olduğunda cevap vermekte bir tereddüte düşer insan. Bu incelemede fırçalarını denedikten sonra artık "İspanya" denildiğinde aklıma gelen ve bu konumu benim nazarımda sonuna dek hak ederek kazanan bir firmayı ve fırçalarını ele alacağız: DaniDom marka fırçalar. Gerek uluslararası forumlar gerekse de Türk forumlar olsun daha evvel kendisine diğer markalar kadar pek yer bulamamış oluşu, kıyıda köşede keşfedilmeyi bekleyen bir hazine misali bekleyişi beni bu incelemeyi kaleme almaya itti. Uzun diyebileceğim bir süreden sonra ilk kez bir fırça beni bu denli heyecanlandırdı. Peki sizlere neler anlatacağım? Nelerden bahsedeceğiz? Bu inceleme iki bölümden oluşacak. İşe öncelikle firmayı, firmanın geçmişini tanıtmakla başlayacağız. Daha sonrasında DaniDom fırçaların sahip olduğu emsalsiz sap tasarımı hakkında konuşacağız. Birinci bölümün sonuna geldiğimizde ise fırçanın incelemesini bulacaksınız. İkinci bölüm ise işin benim açımdan en ilginç kısmını oluşturuyor. Türk forumlar tarihinde daha evvel yapılmamış bir şey bu ve bunu hayata geçirirken duyduğum heyecanı sizlerle paylaşmaktan onur duyuyorum. Firmanın sahibi olan ve liderliğini yürüten dostum Daniel Domènech i Dot ile yapmış olduğumuz röportajı okuyacaksınız ikinci bölümde.
1. 1. DANİDOM: FİRMA TARİHÇESİ
Joan Domenech i Castanyer, oldukça çetin geçen İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelen dönemde 1955 yılında firmayı kurdu. Genel anlamda kuaför malzemelerine yönelik üretimleriyle bugün Barselona'da üretime devam eden DaniDom'un kökleri de 1955'de Torello'da (Katalonya, İspanya) atılmış oldu. Söz konusu tarihlerde İspanya'da mevcut olan otarşiyle endüstriyel anlamda belirli bir altyapıya haiz olan Katalonya'da yeni oluşumlar doğdu. DaniDom da bunlardan biriydi. Kurulduğu dönemden 70'lere kadar fırçalar Francisco Millán Badia'ya (Industrias Beter S.A. şirketinin müdürü) Barselonalı bir beyefendi olan Benacloche tarafından temin ediliyordu; ancak 70'lere gelindiğinde Benacloche sağlık sebeplerinden ötürü emekliye ayrıldı ve böylece bugünkü DaniDom tam anlamıyla doğmuş oldu. Tam anlamıyla doğmuş oldu diyorum çünkü bu yıllarda Daniel'in babası Benacloche'den firmayı devralmıştı. Firma devralınmıştı, tek şiarları tıraş tarihine damgasını vurabilecek minvalde fırçalar üretmekti; ancak buradaki tek sorun bu prosese dair Benacloche denli bilgi sahibi olmamalarıydı. Bu da onları aslında ustası oldukları bir oyunda tekrar çırak olmaya kadar itti. Baba ve oğlu, tıraş fırçasının nasıl olması gerektiğine dair uzun çalışmalar yürüttükten ve çeşitli fikir alışverişinde bulunduktan yalnızca 3 ay sonra Industrias Beter S.A.'ya düzenli olarak eskisini aratmayan, hatta birçok anlamda da onu geçen fırçalar temin etmeye başlamıştı bile. Daniel bu süreci anlatırken "Bunu yapmak çok doğru bir karardı, çünkü o dönem bize bugün sahip olduğumuz knotu getirdi, adım adım iyi bir tıraş fırçasının nasıl olması gerektiğini analiz etmek zorunda kalmıştık" ifadelerini kullanıyor. Sonraki dönemde Industrias Beter S.A.'nın başındakiler değişse bile DaniDom bir şekilde ayakta kalmayı başardı. Sağlam bir temel üzerine kurulu ve yaptıkları fırçalara gerçekten bir altmetin yerleştirmeyi becerebilen DaniDom o zamanlardan bugüne dek profesyonellere hizmet etmiş bir firma olarak karşımıza çıkıyor. Firma bugün Daniel ve çocukları Ester ile David tarafından üretimine Katalonya'da devam ediyor.
Firmanın ismi kulağa ilgi çekici gelmekte. Firmanın ismi, Daniel'in isim ve soyisminden ileri geliyor aslında. Daniel'in Dani'si ve Domènech'in Dom'unun birleşimi: DaniDom.
Firmanın sahip olduğu tecrübe ve motivasyonla ürettiği ürünlere bakacak olursak ürün gamının çeşitli olduğunu görüyoruz:
1.2. DaniDom'un Tercih Ettiği Sapın Tarihçesi ve Eşsizliği
DaniDom'u özel kılan yalnızca birikimi ve tecrübesi değil, tıraş fırçalarında kullandıkları tarihi bir altyapıya sahip olan sap da onları özel kılan hususlardan bir diğeri. Bu sap tarihte başka markalarca da kullanılmış; ancak DaniDom'a ayrı bir parantez açmak gerekiyor çünkü evvelce kullanmış oldukları sap tasarımını halen kullanmaya devam ediyorlar. Bu, takdir edersiniz ki, müthiş bir bağlılık göstergesi. Zamanla ufak oynamalar ya da belirli ekolojik sebeplerden dolayı kullandıkları materyallerde değişikliklere gitmişler; ancak fırçaların geneline bakıldığı zaman aynı tasarımın izlerini taşıdıkları görülebilmekte:
Bunun yanı sıra custom fırçalar da üretiyorlar. Onlardan birkaçı:
Gelin hep birlikte neden bu sapın özel bir yeri olduğuna daha yakından bakmaya çalışalım. Önceki incelemelerimden birinde de bahsettiğim üzere bu sap esasında İngiliz kraliçesinin bahriyelilere hediye ettiği tıraş kiti içerisinde bulunan bir modeldi. Bahsekonu tıraş kiti içerisindeki fırçaya bir göz atalım:
Daha sonra 1. Dünya Savaşı döneminde ortaya çıkan şarbon hastalığı beraberinde yeni çözümler üretme gerekliliğini de getirdi ve bu fırça tasarımının kökleri tam da o zamanlara uzanır. Knot kısmının çıkarılıp gereğince dezenfekte edilebilmesi adına vidalı bir sisteme sahip saptan ayrılabilen bir tasarım düşünüldü. Bugün o geleneği günümüzde halen devam ettiren markalardan biri ve belki de başında geleni DaniDom olarak karşımıza çıkıyor. Sap tasarımının daha kolay tahayyül edilebilmesi ve sapa dair anlattıklarımızın özümsenebilmesi adına incelediğimiz fırçamızın ve fırçamızın sapının bir fotoğrafını paylaşmanın yerinde olacağı kanaatindeyim:
Fırçanın bugün değişimlere maruz kaldığını daha evvel dile getirmiştik; ancak esasına bakılırsa bu yalnızca bugüne özgü bir durum değil, çünkü aynı şekilde bu sap modelinin kullanıldığı zamanda da materyaline yönelik değişimler gerçekleşmekteydi. Bu değişimlere sebep olansa bir güve türüydü.
Yanlış duymadınız, bir güve türü. Cydalima perspectalis (İngilizcesi 'box tree moth') olarak adlandırılan ve dilimize şimşir güvesi şeklinde çevrilebilecek güve türünün şimşirleri şiddetli bir zarara uğratması hasebiyle belirli bir dönem bu ağaçlar koruma altına alındı ve şimşir ağacı yerine dişbudak ağacı kullanılmaya başlandı. Dişbudak ağacının seçilmesindeki neden damarlarına rağmen görüntü itibariyle şimşiri, yani orijinalini, anımsatmasıydı. Daha sonra bu model iki dünya savaşı arasındaki dönemde hijyenik sebeplerden ötürü popülerliğe erişti, o dönemdeki berberler de müşterilerinin bu bağlamda memnuniyetini karşılama amacıyla knotları saptan söküp birkaç damla hipoklorit damlatılmış suya daldırıyorlardı. Söz konusu dönemde Barbicide ya da SterimedEndo gibi nimetlerin olmadığını, minvalleri varsa da herkesçe ulaşılamadığı bir dönemi teşkil ettiğini göz önünde bulundurursak bu çözüm bugün dahi kulağa ekonomik ve mantıklı geliyor. Bu dönemlerde Plisson'un da buna benzer bir model çıkardığını kataloglardan takip etmek mümkün:
Aynı dönemde yine Rubberset'in reklamlarına rastlıyoruz. Sap modeline dikkat edelim:
Bu bize bir şeyler söylüyor olmalı. Aşağı yukarı aynı döneme denk geldiğini söyleyebileceğimiz üç farklı ülkede kullanıldığını bildiğimiz tek bir sistem: vidalı tıraş fırçası sapı. Aslında yalnızca bu fotoğraflara bakarak dahi o dönemlerde şarbon hastalığının nasıl bir etki bıraktığı gözlemlenebilir. Bugün itibariyle Rubberset diye bir marka kalmamış ve Plisson lüks diyebileceğimiz, nitelik anlamında olduğu kadar maddi yönden de yüksek fırçalar üretir haldedirler. Ancak DaniDom bu geleneği bugün dahi devam ettirmektedir.
1.3. DaniDom Fırça İncelemesi
İşin tarihi kısmına dair belirli noktaları aktardığımıza göre artık inceleme kısmına geçebiliriz. Fırçamız tamamen el yapımı ve DaniDom tarafından üretilmiş olup ölçüleri yaklaşık olarak şu şekildedir:
○ Toplam uzunluğu : 115 mm
○ Sap uzunluğu : 61 mm
○ Kıl uzunluğu : 54 mm
○ Sapın taban çapı : 30 mm
○ Düğüm kalınlığı: 22mm
Plastik bir kutu içerisinde gelen fırçada beni ilk bakışta kendisine çeken iki husus vardı: Knot ve fırçanın eldeki ağırlığı. Fırçanın ağırlığı materyalle alakalı olup tamamen doğal materyaller kullanılmış. Metal kısımda kurşun, alttaki ahşap kısımda ise buxus sempervirens (adi şimşir) kullanılmış. Kurşunun boyanması noktasında kabul edilebilir hatalar var. Sizi rahatsız edecek denli bir hatası yok. Fırçanın altında ise lazer işleme var ki burada daha evvel tecrübe etmediğim türden bir "oyun" göstermiş oldu DaniDom bana. Aşağıdaki fotoğrafta da göreceksiniz, fırça kuru iken bu lazer işleme neredeyse görünmez, belli belirsiz iken su değer değmez "İşte fırçanın gerçek potansiyelini şimdi açtınız!" dercesine DaniDom logosu eşsiz bir renkle karşılıyor bizi:
Bu türden nüansların yanı sıra knot da muazzam. Kutudan ilk çıkardığım haliyle bile uçları çatallanmış, kullanıma hazır bir vaziyette idi. Aşağıdaki ilk fotoğrafta kutudan çıkarır çıkarmaz çektiğim hali dururken hemen altındaki fotoğrafta ise ilk kullanımdan sonraki hali yer almakta.
İlk kullanımda dahi son derece yumuşak olan bu fırçanın yüzdeki masaj hissiyatı hissedilmeye değer. Gerek sap ergonomisi gerekse yüzünüzü okşarcasına yaptığı masajla öne çıkan fırçada beğendiğim bir diğer husus knotun yoğunluğu. 22mm. bir knota göre oldukça yoğun olduğunu söyleyebilirim. Muadili olan fırçalara göre daha ince yapıda diyebileceğim bir kıl tipine sahip olmasının da kılların sapa yoğun bir biçimde yerleştirilmesine kapı araladığı söylenebilir. Şu an elimde DaniDom'a en yakın ölçülere sahip Jaguar 783 var. Yoğunluk bağlamındaki fark aşağıdaki fotoğraflardan rahatlıkla görülebilmektedir. Solda DaniDom fırça yer alırken sağda Jaguar 783'ü görmektesiniz:
Kullanmadan evvel herhangi bir prosedürü talep etmeyen fırçanın birinci tıraşı ile beşinci tıraşı arasında ciddi bir fark olduğunu söyleyebilirim. Bu fark en çok da köpük yutma hususunda belli oluyor. Fırçanın kıllarının işlenmiş olması hasebiyle ilk tıraşta biraz köpük yuttuğunu söyleyebilirim; ancak normal bir kullanımda tıraş rutininizde yer verdiğiniz ya da arka arkaya kullandığınız zaman hissedilir şekilde iyi yöne evriliyor fırça. Kıl dökme gibi bir problemle karşılaşmadım zaten tutunamayan birkaç kıl ilk kullanımda dökülecektir, bunu "Fırça kıl döktü" olarak addedemeyiz. Beş-altı tıraştan sonra fırçanın flowuna dair bir yorum yapmak da -aslında daha bunun için erken bile diyebiliriz ama- mümkün oluyor belli bir ölçüde. Knotun aldığı köpüğü dışarıya verdiğini görüyorsunuz. Bir tıraş kremi üzerinden örnek vermek gerekirse, normal kullandığınız miktarda bir kremi ilk perdede sorunsuz bir şekilde köpürttükten sonra ikinci perdeye geçerken knotun içerideki köpüğü dışarıya verdiğini görüyorsunuz, yani fırçanın üzerinde bulunan köpük sizin ikinci perdeyi rahatlıkla çıkarmanızı sağlıyor. Tıraş kremini en başta normal miktarlardan biraz daha fazla kullanmanız taktirde de rahatlıkla üç perdeyi çıkarabiliyorsunuz.
Backbone hususu birçok tıraşofil tarafından merak edilen bir husus, bu konu hakkında fırçanın floppyliğin yanından geçmediğini söyleyebilirim. Yani bir örnek verecek olursam, muadili olan fırçayı (Semogue SOC) kullandığım vakit o fırça çiçek gibi açılıyordu, masaj etkisi yine hissedilir olsa da fırçada köpük yutma problemi de -bu kısım elbette benim tecrübe ettiğim haliyle böyle, yani bana gelen batch de problemli bir batch olabilir peşinen belirtmiş olayım- vardı. Bu fırça bir o kadar yumuşak olmasına rağmen bu gibi problemlere sahip olmamakla beraber gayet kararında bir backbone'a sahip. Batıcılık, çizicilik yok.
Ülkemizin gündemini oluşturan şeylerden biri ve büyük ihtimalle de en önemlisi de ekonomi hususu. Bu fırça bu noktada da rakipleri karşısında bir adım önde bana göre. Bunların nedeni yazmış olduğum incelemeden az çok çıkabilir esasında; ancak yine de dile getirmekte fayda olduğunu düşünüyorum: Herhangi bir plastik vs. kullanılmayıp doğal materyaller kullanılmış olması ve knotun kalitesi en önemli iki husus, üçüncüsü de sağlam bir işçilik. Fotoğraflarda da dikkatinizi çekmiştir mutlaka, vidalama sistemi direkt olarak ahşabın üzerine işlenmiş vaziyette. Bu sizi bir anlığına durup düşündürebilir; ancak tıraş olduktan sonra içini açıp baktığımda vida dişlerine suyun ulaşmadığını deneyimledim. Ancak tam da bu noktada aslında DaniDom oluşabilecek problemleri öngörüp bu modelde yaptığı güncellemede vida kısmını poliüretan bir malzemeden yapıp ahşabın içerisine yerleştirmiş. Ancak benim elimdeki fırça ahşap olan ve "en oldschool" olarak niteleyebileceğimiz model.
Okuduğunuz için teşekkür ederim, umuyorum sizler için keyifli bir okuma olmuştur. Bu yazıyı ortaya koyarken fırçanın ölçülerini Razorus'tan ve fırça sapına dair belirli detayları İspanyol bir tıraşsever olan Manuel Vazquez a.k.a. Ales'in yürütmüş olduğu İspanyolca tıraş blogu Refineria De Caballeros'tan (URL: https://refineriadecaballeros.wordpress.com/) aldığımı eklemek istiyorum. İncelememizin sonuna gelmiş olsak da yazı burada son bulmuyor, çünkü yazımın başında da ifade ettiğim gibi firmanın sahibi olan değerli dostum Daniel Bey ile yapmış olduğumuz röportajının yer aldığı ikinci bölüm var sırada.
TiffanyT_Shaves (HY): Daniel, her şeyden evvel benimle röportaj yapmayı kabul ettiğin için çok teşekkür ederim. Bu denli güzel fırçalar üreten bir firmanın lideriyle bu röportajı yapmak benim için bir zevk. Kendinizi ve firmanızı bizlere biraz tanıtır mısınız? Ne türden bir geçmişiniz var?
Dani(el) Dom(enech): Merhaba, ben Daniel Domenech. 62 yaşındayım. Barselona Üniversitesi'nde Tarih bölümünde ihtisas yaptım. Öğrenimimi bitirdiğim zaman babam 1955'te kurulan şirketi devam ettirmemi teklif etti ve ben de kabul ettim [1977 yılında kabul ettiğini söylüyor - TT], onunla çalışmak büyük bir başarıydı. Bugünse çocuklarım David ile Ester benim izimden yürüyorlar.
TT_Shaves: Ne türden fırçalar üretiyorsunuz? Bu arada gördüğüm kadarıyla fırçadan daha fazlasını da üretmektesiniz. Ne tür ürünler üretiyorsunuz genel olarak? Gelecekte tıraş kasesi ya da cilt bakım ürünleri ya da belki de bir tıraş kremi/sabunu yaptığınızı görebilecek miyiz? Böyle bir olasılık var mı?
DaniDom: Neredeyse her türden fırçayı üretebilecek düzeneğe, makinelere sahibiz ama biz sevdiğimiz şeylere yoğunlaşmış durumdayız, örneğin taraklar, saç boya fırçaları, saç boyama kapları, ahşaptan yapılmış ağda spatulaları ve ağdalar, İspanya'da klasikleşmiş ahşap bigudiler ve saça, kuaförlüğe, kozmetiğe dair daha birçok ürün…
Yelpazemizi tıraş kaseleri, tıraş aletleri vb. gibi ürünleri içine alacak şekilde genişletmekteyiz şimdi. Tıraş sabunu denemelerine başladık; ancak günümüz itibariyle onları İspanya'daki mevzuattan ötürü satamamaktayız, İspanyol bürokrasisi bu konuda işbirliğine yanaşmıyor.
Buradaki en önemli husus kullandığımız makinelerin kendimizce imal edilmiş olması, dünyadaki başka hiç kimsede olmaması, makineleri imal eden kişiler bunları herkese satıyorlar ve bu da ürünlerin üretiminin homojen bir yapıya bürünmesine neden oluyor çünkü herkes aynı ürünü farklı renklerde üretmiş oluyor böylece. Biz yalnızca onun nasıl yapıldığını bilen kişinin yapabileceği tarzda bir şey ortaya koymak istiyoruz ve bunu yapıyoruz da, denemiş olduğun fırçayı [incelemesini yaptığım fırçadan bahsediyor - TT] eşsiz ve özel kılan da bu.
TT_Shaves: "DaniDom" fikri nasıl doğdu? Bu dedenizin ya da dedenizin kardeşinin ya da belki de babanızın fikri miydi? Sizden öncekileri, atalarınızı fırça yapmaya iten şey, onlara ilham veren şey neydi? Bugün size ilham veren şey ne? Marka isminiz nereden geliyor?
DaniDom: 1955'te neredeyse her alanda bir yoksulluk vardı, İspanya'nın dünyanın geri kalanından izole olmasını beraberinde getiren otarşi Katalonya'da varolan endüstriyel temelin gelişmesini de beraberinde getirdi. Kolay değildi, yalnızca İspanyol pazarı vardı. Fırça yapımı da Alman menşeli bir makineyle başladı.
70'lerde Barselona'daki tıraş fırçası üreticisi Benacloche şirketi çok yaşlı olduğu için kapatacaktı ve babam devraldı, tıraş fırçalarının nasıl imal edilmesi gerektiğini bilmiyorduk her şeye en baştan başlamamız gerekti ama en baştan başlamak çok doğru bir kararmış, adım adım iyi bir tıraş fırçasının nasıl olması gerektiğini analiz ede ede bize özgü o knot doğmuş oldu. O gün bugündür yalnızca profesyonellere fırça sattık, şiarımız onlar için muazzam araçlar yapmak. Kalite bizi tatmin edecek derecede iyi olduğu için şimdi şahsi kullanım için de fırçalar üretiyoruz; ancak bunu yaparken her zamanki kalitemizden asla ödün vermiyoruz.
Arjantina, Meksika, ABD, Danimarka, Almanya, İtalya gibi ülkelere ihracat yaptık. Hatta Türkiye'ye de yaptık, Kıbrıs'ta bir berberdi sattığımız kişi ancak bu düzenli bir şekilde gerçekleşen bir ihracat değildi.
DaniDom markası da hiç hesapta yokken internetin, e-maillerin doğduğu vakitlerde ortaya çıktı, kolay bir web sitesi bulmak şarttı (http://www.danidom.com), e-mail olarak da danidom@danidom.com adresini seçtik ki DaniDom ismi benim isim (Daniel) ve soyismimin (Domènech) ilk birkaç hecesinin birleşiminden ileri gelir, kolay bir mail ve web-sitesi olması için böyle bir çözüm ürettik, daha sonrasında da bu, markette DaniDom markasını arayan müşterilerimiz tarafından böylece benimsendi.
TT_Shaves: Fırçalarınızı Mahon'da ürettiğinizi duymuştum. Hepimizin bildiği gibi Mahon bir zamanlar tarihte İngilizler tarafından işgal altındaydı, bu tarihi olgunun bir şekilde Mahon'da o zaman varolan bakım ürünlerine dair alanı etkilediğini düşünüyor musunuz? Çünkü İngiliz askerler bizzat kraliçenin kendisinden tıraş kiti almaktaydı hediye olarak ve o tıraş kitinde bulunan fırça da İspanyol ustalarca üretilmişti. Bu olguyla çizginizden asla sapmadan üretmeye devam ettiğiniz fırça sapının arasında bir bağlantı var mı?
DaniDom: Aslını söylemek gerekirse şirketimiz Katalonya'da, Barselona'da. Bu fırça modelinin İngilizlerle olan münasebeti doğru ama biraz daha karışık bir durum var. Kısa bir süreliğine İngiliz kraliyet ailesi harbiyelilere bir kit vermiş ama o kitte tıraş fırçası yokmuş, bu daha sonralarda Fransız İhtilali döneminde yapılmış, sonra bahriyelilerin ailelerine verilmiş. İngilizlerin işgali sırasında bu türden gereçlerin birçoğu bir elden geçmeyi [restorasyonu] talep ediyordu ve Minorka'da bu gereçleri yapan zanaatkarlar varmış, özellikle de bahriyelilerin kullandığı fırçaları yapanlar. Benim bu konu üzerine okuduklarım böyleydi, yanılıyor da olabilirim.
TT_Shaves: Dünya savaşları sap tasarımlarınızı ne yönde etkiledi? O dönemlere dair belirli bilgiler var mı elinizde, yani şunu söylemeye çalışıyorum esasen, dünya savaşlarının şirketinizin geçmişinde ne gibi bir yeri var? Bu dönemin izlerini fırçalarda görmek mümkün mü?
DaniDom: Bu fırçanın kökeni İngilizlerin hediye olarak verdiği kite dayanır ama bu Mahon'un işgalinden çok sonraydı, o kitte bir tıraş fırçası bulunuyordu, 1914 yılında 1. Dünya Savaşı esnasında ateş hattındaki [siperdeki] askerler birbirlerini tıraş ediyorlardı ve bu aralarında tıraş fırçasından yayılan şarbon vakalarına sebep oldu, bu itibarla da dezenfekte edilebilmesi açısından sökülüp takılabilen fırça doğmuş oldu. Bu fırçaların ilki Amerika'da üretildi, daha sonrasında Fransa'da üretildi [Daniel burada incelemede vermiş olduğum Rubberset ve Plisson gibi markaların tasarımlarından bahsediyor] kısa bir süreliğine, Fransız endüstrisinin savaş dönemindeki çabaları bu fırçanın üretiminin tarafsız bir ülkeye verilmesine yol açtı o zamandan itibaren de o fırça Fransız, İngiliz, Alman üniformaları gibi ürünlerin yanında Barselona'da üretilmeye başladı, Katalonya'dan savaşa katılan ülkelere gitti bu ürünler.
TT_Shaves: DaniDom'un sue generis olma özelliği nereden kaynaklanıyor? Sizin fırçalarınızın "DaniDom" olmasını sağlayan özellikler nelerdir? Yani, knotlarınız mı bunu size sağlayan ya da knotların nasıl sapa yerleştirildiği mi ya da yoğunluğu mu? DaniDom'u özel kılan şey ne?
DaniDom: Daha evvel de söylediğim gibi kendi makinemizi kendimiz için ürettik, bizim yapabildiklerimizi kimse yapamıyor o yüzden. Bundan yıllar yıllar öncesinde bir gün sıfırdan fırçanın nasıl yapılacağını düşünmek durumunda kaldık, tüm o varolan bilgiyi bir kenara bırakmıştık, bizim fırçamız da böyle doğdu işte, onları yapmanın yeni bir yolu idi.
TT_Shaves: Fırçalarınızın saplarının şekillerinden bahseder misiniz biraz? Size ilham veren şey neydi?
DaniDom: Biz her zaman en sade dizaynı hedefliyoruz, bir dizaynı komplike bir hale sokmak müşteriyi bir anlamda aldatmaktır bana göre, mesela, BIC kalemleri gibi en iyi dizayna sahip olanlar var, sade ve etkin, biz de ürettiğimiz ürünlerde bu türden bir şeyi hedefliyoruz.
TT_Shaves: Biraz da işin perde arkasına bakalım. Sıradan bir üretim süreci nasıl ilerliyor? Başlangıçtan bitime kadar ne kadar süre geçiyor?
DaniDom: Bu birçok basamaktan oluşan bir süreç ve hepsi çok iyi şekilde senkronize edilmiş olmalı, her basamağın talep ettiği süre ne ise onla uyuşmalı, bu bahsettiğim süreçlerdeki işlemi/süreyi hızlandırmak son tahlilde fırçaya zarar verebilir. Yeni bir fırça yapmak yaklaşık olarak bir haftayı alıyor.
TT_Shaves: Facebook'taki paylaşımlarınızdan gördüğüm kadarıyla DaniDom yeni tasarımlar ortaya koymaya devam ediyor. Yeni bir tasarıma nasıl karar veriyorsunuz? Onları yaptıktan sonra nasıl bir teste tabi tutuyorsunuz?
DaniDom: Daha önce de ifade ettiğim gibi biz her zaman en sade ve en kullanışlı, efektif tasarımı hedefliyoruz. En iyi tasarımlar her zaman en sade olanlarıdır. Fırçalar çevredeki profesyoneller tarafından [Berberleri vs. kastediyor burada] test ediliyor, son sözü her zaman onlar söylüyor.
TT_Shaves: Biraz da isimlerden konuşalım. Firmanızın ismiyle alakalı durumu anladık. Peki ya fırça isimleri nereden geliyor? Bir fırçaya isim koyarken size ilham veren bir şey var mı?
DaniDom: Fırçaların ismi benim tarihe olan tutkumdan kaynaklı, tarihi oluşturan serüvenler ve buna katılmış olanlar, onların çabaları en iyi şekilde anılmayı hak ediyor.
TT_Shaves: Ürettiğiniz fırçaları el tornasında mı üretiyorsunuz yoksa CNC gibi bilgisayar destekli makinelerle üretim yapan firmaların arasında siz de yerinizi aldınız mı?
DaniDom: Bunların tümüne sahibiz, hem el tornası hem CNC'miz var, her ürüne o ürüne uyacak makineyi kullanıyoruz. Mesela elindeki o fırça tamamen el yapımı.
TT_Shaves: Sizin de bildiğiniz gibi knotların Balkanlardan, Rusya'dan, Çin'den vs. geldiği bir dönem vardı. Bugün baktığımızda firmaların knot tercilerini Çin'den yana kullandıklarını görüyoruz. DaniDom'un knotunu özel yapan şeyi anlatabilir misiniz? Siz de mi kılları Çin'den temin ediyorsunuz?
DaniDom: Biz her zaman en iyi kılları seçmeye çalışıyoruz, ekseriyeti İspanya'dan oluyor, ama bazen yeri geliyor Çin'den, Arjantin'den alıyoruz ya da yeri geliyor Rusya'dan, Moğolistan'dan alıyoruz ama asla hazır knotları almıyoruz. Asla. Fırçalarımızdaki tüm knotlar %100 tarafımızca yapılır. Bir sap yapıp içine de Çin'den hazır gelen bir knotu takmak çok kolay ama o zaman bir fırça yapmış olmuyorsunuz, yalnızca knotu yerleştirdiğiniz, kılları olan bir tahta parçası yapıyorsunuz.
TT_Shaves: İnternette bir fırçanın "break in" sürecine dair çok fazla şey görüyoruz. Fırçasını buzdolabına koyan bile var. Herhangi bir fırçayı kullanmadan evvel başvurduğunuz bir yönteminiz var mı?
DaniDom: Fırçanın kıllarına işkence etmek hiçbir zaman iyi bir şey değil, bazen çok geleneksel bir knot ise yapılması gerekebilir bunun. Bizim fırçalarımızın herhangi bir hazırlığa ihtiyacı yok. İlk tıraştan dahi iyi sonuç verir, ilk kullanımda yalnızca normalde köpük yapmak için harcadığınız vakitten biraz daha fazla harcayın, daha fazla köpük yapın, bu yeterli olacaktır ki sanıyorum bunu çoktan tecrübe ettin.
TT_Shaves: Evet, gerçekten de tecrübe ettim ve olumlu sonuçlar aldım. Peki İtalya, Türkiye ya da Çin menşeli bir domuz fırça kullandınız mı hiç? Kullandıysanız düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
DaniDom: Evet, test ettim onları da. Bütün üreticilerin güzel ürünleri olduğu gibi o kadar iyi olmayan ürünleri de var. Kuzeyliler porsuk kılını çok işliyorlar, hoşuma gitmiyor, cildi sertleştirmesi ve masaj yapması açısından verimli değil. Fırçalarını gitgide daha kalın ve kısa [kıl boyutundan ve tipinden bahsediyor] yapıyorlar, bunun nedeni yeterince kıl olmaması ve kılların kısa tabiatı, arzulanan o masaj hissiyatını böyle elde etmeye çalışıyorlar ama halen yapabilmiş değiller.
TT_Shaves: Görebildiğim kadarıyla ürünlerinizde daha doğa dostu materyaller tercih ediyorsunuz. Bu kararı vermenize ne sebep oldu?
DaniDom: Dünyanın evrilmesi buna sebep oldu, çok da iyi şeyler yapmıyoruz tüm dünya olarak. Biri yeni bir iş başlattığında bu zengin olabilmek için oluyor ve bu bizim atalarımızın yaptığına benzemiyor, onlar daha çok ömürleri boyunca sürdürecekleri bir meslek olarak seçmişlerdi işlerini. Dünyamızla bir denge içerisinde yaşamaya geri dönmek zorundayız. Sürdürülebilir kılmanın imkansız olduğu bazı şeyler var ama bunun yanı sıra öyle şeyler de var ki onları sürdürülebilir kılmamak absürtlük, örneğin, bir tıraş fırçasını sürdürülebilir kılmamak absürtlük.
TT_Shaves: Bir tıraş fırçası üreticisi olarak geleneksel ıslak tıraşın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sizce tıraş fırçaları neye doğru evrilecek gelecekte ve neyden yapılacak?
DaniDom: Zor soru. Atalarımız gibi daha sakin bir yaşam biçimine dönüp dönmememize bağlı olarak değişecek diye düşünüyorum ya da her zaman koştuğumuz ve asla yürümediğimiz bir yaşam biçimini devam ettirmeye bağlı olarak. Bu pandemi süreci iyi sandığımız birçok şeyi değiştirmemize yol açtı, gün geçtikçe daha fazla insanın yaşamak için zaman istediğini görüyoruz ve böyle de olursa daha fazla boş zamanımız olacak ve o zaman da ıslak tıraş çok güçlü bir şekilde geri dönecek. Burada, Katalonya'da şöyle deriz: "Yaşamak için çalışmak lazım; çalışmak için yaşamak değil".
TT_Shaves: Bir yılda kaç tıraş fırçası üretiyorsunuz? Sizle iletişime geçmek ya da sizle iş yapmak isteyen kişiler size nasıl ulaşabilir?
DaniDom: Bizimle iletişime geçmenin en iyi yolu danidom@danidom.com adresine e-mail yollamak. Günümüz teknolojisi bize her dili çevirebilme ve kolaylıkla anlaşma fırsatını sunuyor. Haftalık çok sayıda fırça üretebiliriz, üretim miktarı bizim için problem değil.
TT_Shaves: Şimdi de biraz kişisel sorulara gelelim, umarım sizin açınızdan da bir mahsuru yoktur. Gerçekten bir üreticinin rutinine dair bir şeyler duymak isteyen insanlar olduğunu düşünüyorum forumlarda. Bana ideal tıraşınızı anlatır mısınız? Yani ideal bir tıraş setup'ı nasıl olmalı sizin için?
DaniDom: [Bana bir YouTube linki veriyor: https://www.youtube.com/watch?v=pf2pewzU...i%60sBunch]
Her profesyonel kendine has bir sisteme sahiptir ama amaç son tahlilde vermiş olduğum linkteki gibi gözükmektir (Yalnızca İspanyolcasını bulabildim). Cildi olabildiği kadar sertleştirmek lazım ve bu yalnızca iyi bir fırça ve uzunca yüzü köpükleme ile mümkündür, birkaç ay sonrasında cilt sertleşir, güçlenir ve herhangi bir tahriş olmadan tıraş olabiliriz sakin sakin. Kolayca etkilenen hassas bir cilde sahipken ATG yapmamak önemlidir, her zaman WTG yapılır, cilt gitgide sertleştiği zaman ATG yapılması mümkündür. İyi bir ressam her zaman iyi bir tuval arar, yüzümüz bizim tuvalimizdir, iyi durumda olmalıdır.
TT_Shaves: Gördüğüm kadarıyla bugün insanların büyük fırçalar kullanma temayülü var, 26, 28, 30, hatta 32mm.lik fırçalar gibi. Ancak tarihin kendisine şöyle bir baktığımız zaman insanlara 17-21mm. Knotlara sahip fırçalar da yetiyormuş. Bir üretici olarak bu temayül hakkında ne söyleyebilirsiniz? Sizin tercih ettiğiniz knot kalınlığı kaç mm'dir ve neden?
DaniDom: Benim ideal ölçüm 22mm. Knotlardır. 22mm. Bir fırçaya sahip olduğunuz zaman sabunu suratınıza yayma noktasında biraz daha fazla çalışmanız gerekir ve bu cildi sertleştirmeye yarar. Birçok üretici ürünlerini daha pahalıya satabilmek için kıl kalınlığını artırdı, buna hiç gerek yok. Benzer bir sıkıntı uzun porsuk kıllarında da yaşanıyor, bunu telafi edebilmek adına kıl kalınlığını artırmayı düşündüler ama bu Kuzeyin bir alışkanlığı ve bir manası da yok. Bizim 22mmlik knotumuz pratikte 24mm. Bir fırça gibi davranır ki bunu gözlerinle görme fırsatın oldu diye düşünüyorum.
Bugün dünyanın farklı yerlerinde üretilen ve üretildiği ülkelerin adı zikredildiğinde akla gelen firmaların olduğu hepimizin malumudur. Ancak söz konusu İspanya olduğunda cevap vermekte bir tereddüte düşer insan. Bu incelemede fırçalarını denedikten sonra artık "İspanya" denildiğinde aklıma gelen ve bu konumu benim nazarımda sonuna dek hak ederek kazanan bir firmayı ve fırçalarını ele alacağız: DaniDom marka fırçalar. Gerek uluslararası forumlar gerekse de Türk forumlar olsun daha evvel kendisine diğer markalar kadar pek yer bulamamış oluşu, kıyıda köşede keşfedilmeyi bekleyen bir hazine misali bekleyişi beni bu incelemeyi kaleme almaya itti. Uzun diyebileceğim bir süreden sonra ilk kez bir fırça beni bu denli heyecanlandırdı. Peki sizlere neler anlatacağım? Nelerden bahsedeceğiz? Bu inceleme iki bölümden oluşacak. İşe öncelikle firmayı, firmanın geçmişini tanıtmakla başlayacağız. Daha sonrasında DaniDom fırçaların sahip olduğu emsalsiz sap tasarımı hakkında konuşacağız. Birinci bölümün sonuna geldiğimizde ise fırçanın incelemesini bulacaksınız. İkinci bölüm ise işin benim açımdan en ilginç kısmını oluşturuyor. Türk forumlar tarihinde daha evvel yapılmamış bir şey bu ve bunu hayata geçirirken duyduğum heyecanı sizlerle paylaşmaktan onur duyuyorum. Firmanın sahibi olan ve liderliğini yürüten dostum Daniel Domènech i Dot ile yapmış olduğumuz röportajı okuyacaksınız ikinci bölümde.
I. BÖLÜM
1. 1. DANİDOM: FİRMA TARİHÇESİ
Joan Domenech i Castanyer, oldukça çetin geçen İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelen dönemde 1955 yılında firmayı kurdu. Genel anlamda kuaför malzemelerine yönelik üretimleriyle bugün Barselona'da üretime devam eden DaniDom'un kökleri de 1955'de Torello'da (Katalonya, İspanya) atılmış oldu. Söz konusu tarihlerde İspanya'da mevcut olan otarşiyle endüstriyel anlamda belirli bir altyapıya haiz olan Katalonya'da yeni oluşumlar doğdu. DaniDom da bunlardan biriydi. Kurulduğu dönemden 70'lere kadar fırçalar Francisco Millán Badia'ya (Industrias Beter S.A. şirketinin müdürü) Barselonalı bir beyefendi olan Benacloche tarafından temin ediliyordu; ancak 70'lere gelindiğinde Benacloche sağlık sebeplerinden ötürü emekliye ayrıldı ve böylece bugünkü DaniDom tam anlamıyla doğmuş oldu. Tam anlamıyla doğmuş oldu diyorum çünkü bu yıllarda Daniel'in babası Benacloche'den firmayı devralmıştı. Firma devralınmıştı, tek şiarları tıraş tarihine damgasını vurabilecek minvalde fırçalar üretmekti; ancak buradaki tek sorun bu prosese dair Benacloche denli bilgi sahibi olmamalarıydı. Bu da onları aslında ustası oldukları bir oyunda tekrar çırak olmaya kadar itti. Baba ve oğlu, tıraş fırçasının nasıl olması gerektiğine dair uzun çalışmalar yürüttükten ve çeşitli fikir alışverişinde bulunduktan yalnızca 3 ay sonra Industrias Beter S.A.'ya düzenli olarak eskisini aratmayan, hatta birçok anlamda da onu geçen fırçalar temin etmeye başlamıştı bile. Daniel bu süreci anlatırken "Bunu yapmak çok doğru bir karardı, çünkü o dönem bize bugün sahip olduğumuz knotu getirdi, adım adım iyi bir tıraş fırçasının nasıl olması gerektiğini analiz etmek zorunda kalmıştık" ifadelerini kullanıyor. Sonraki dönemde Industrias Beter S.A.'nın başındakiler değişse bile DaniDom bir şekilde ayakta kalmayı başardı. Sağlam bir temel üzerine kurulu ve yaptıkları fırçalara gerçekten bir altmetin yerleştirmeyi becerebilen DaniDom o zamanlardan bugüne dek profesyonellere hizmet etmiş bir firma olarak karşımıza çıkıyor. Firma bugün Daniel ve çocukları Ester ile David tarafından üretimine Katalonya'da devam ediyor.
Firmanın ismi kulağa ilgi çekici gelmekte. Firmanın ismi, Daniel'in isim ve soyisminden ileri geliyor aslında. Daniel'in Dani'si ve Domènech'in Dom'unun birleşimi: DaniDom.
Firmanın sahip olduğu tecrübe ve motivasyonla ürettiği ürünlere bakacak olursak ürün gamının çeşitli olduğunu görüyoruz:
1.2. DaniDom'un Tercih Ettiği Sapın Tarihçesi ve Eşsizliği
DaniDom'u özel kılan yalnızca birikimi ve tecrübesi değil, tıraş fırçalarında kullandıkları tarihi bir altyapıya sahip olan sap da onları özel kılan hususlardan bir diğeri. Bu sap tarihte başka markalarca da kullanılmış; ancak DaniDom'a ayrı bir parantez açmak gerekiyor çünkü evvelce kullanmış oldukları sap tasarımını halen kullanmaya devam ediyorlar. Bu, takdir edersiniz ki, müthiş bir bağlılık göstergesi. Zamanla ufak oynamalar ya da belirli ekolojik sebeplerden dolayı kullandıkları materyallerde değişikliklere gitmişler; ancak fırçaların geneline bakıldığı zaman aynı tasarımın izlerini taşıdıkları görülebilmekte:
Bunun yanı sıra custom fırçalar da üretiyorlar. Onlardan birkaçı:
Gelin hep birlikte neden bu sapın özel bir yeri olduğuna daha yakından bakmaya çalışalım. Önceki incelemelerimden birinde de bahsettiğim üzere bu sap esasında İngiliz kraliçesinin bahriyelilere hediye ettiği tıraş kiti içerisinde bulunan bir modeldi. Bahsekonu tıraş kiti içerisindeki fırçaya bir göz atalım:
Daha sonra 1. Dünya Savaşı döneminde ortaya çıkan şarbon hastalığı beraberinde yeni çözümler üretme gerekliliğini de getirdi ve bu fırça tasarımının kökleri tam da o zamanlara uzanır. Knot kısmının çıkarılıp gereğince dezenfekte edilebilmesi adına vidalı bir sisteme sahip saptan ayrılabilen bir tasarım düşünüldü. Bugün o geleneği günümüzde halen devam ettiren markalardan biri ve belki de başında geleni DaniDom olarak karşımıza çıkıyor. Sap tasarımının daha kolay tahayyül edilebilmesi ve sapa dair anlattıklarımızın özümsenebilmesi adına incelediğimiz fırçamızın ve fırçamızın sapının bir fotoğrafını paylaşmanın yerinde olacağı kanaatindeyim:
Fırçanın bugün değişimlere maruz kaldığını daha evvel dile getirmiştik; ancak esasına bakılırsa bu yalnızca bugüne özgü bir durum değil, çünkü aynı şekilde bu sap modelinin kullanıldığı zamanda da materyaline yönelik değişimler gerçekleşmekteydi. Bu değişimlere sebep olansa bir güve türüydü.
Yanlış duymadınız, bir güve türü. Cydalima perspectalis (İngilizcesi 'box tree moth') olarak adlandırılan ve dilimize şimşir güvesi şeklinde çevrilebilecek güve türünün şimşirleri şiddetli bir zarara uğratması hasebiyle belirli bir dönem bu ağaçlar koruma altına alındı ve şimşir ağacı yerine dişbudak ağacı kullanılmaya başlandı. Dişbudak ağacının seçilmesindeki neden damarlarına rağmen görüntü itibariyle şimşiri, yani orijinalini, anımsatmasıydı. Daha sonra bu model iki dünya savaşı arasındaki dönemde hijyenik sebeplerden ötürü popülerliğe erişti, o dönemdeki berberler de müşterilerinin bu bağlamda memnuniyetini karşılama amacıyla knotları saptan söküp birkaç damla hipoklorit damlatılmış suya daldırıyorlardı. Söz konusu dönemde Barbicide ya da SterimedEndo gibi nimetlerin olmadığını, minvalleri varsa da herkesçe ulaşılamadığı bir dönemi teşkil ettiğini göz önünde bulundurursak bu çözüm bugün dahi kulağa ekonomik ve mantıklı geliyor. Bu dönemlerde Plisson'un da buna benzer bir model çıkardığını kataloglardan takip etmek mümkün:
Aynı dönemde yine Rubberset'in reklamlarına rastlıyoruz. Sap modeline dikkat edelim:
Bu bize bir şeyler söylüyor olmalı. Aşağı yukarı aynı döneme denk geldiğini söyleyebileceğimiz üç farklı ülkede kullanıldığını bildiğimiz tek bir sistem: vidalı tıraş fırçası sapı. Aslında yalnızca bu fotoğraflara bakarak dahi o dönemlerde şarbon hastalığının nasıl bir etki bıraktığı gözlemlenebilir. Bugün itibariyle Rubberset diye bir marka kalmamış ve Plisson lüks diyebileceğimiz, nitelik anlamında olduğu kadar maddi yönden de yüksek fırçalar üretir haldedirler. Ancak DaniDom bu geleneği bugün dahi devam ettirmektedir.
1.3. DaniDom Fırça İncelemesi
İşin tarihi kısmına dair belirli noktaları aktardığımıza göre artık inceleme kısmına geçebiliriz. Fırçamız tamamen el yapımı ve DaniDom tarafından üretilmiş olup ölçüleri yaklaşık olarak şu şekildedir:
○ Toplam uzunluğu : 115 mm
○ Sap uzunluğu : 61 mm
○ Kıl uzunluğu : 54 mm
○ Sapın taban çapı : 30 mm
○ Düğüm kalınlığı: 22mm
Plastik bir kutu içerisinde gelen fırçada beni ilk bakışta kendisine çeken iki husus vardı: Knot ve fırçanın eldeki ağırlığı. Fırçanın ağırlığı materyalle alakalı olup tamamen doğal materyaller kullanılmış. Metal kısımda kurşun, alttaki ahşap kısımda ise buxus sempervirens (adi şimşir) kullanılmış. Kurşunun boyanması noktasında kabul edilebilir hatalar var. Sizi rahatsız edecek denli bir hatası yok. Fırçanın altında ise lazer işleme var ki burada daha evvel tecrübe etmediğim türden bir "oyun" göstermiş oldu DaniDom bana. Aşağıdaki fotoğrafta da göreceksiniz, fırça kuru iken bu lazer işleme neredeyse görünmez, belli belirsiz iken su değer değmez "İşte fırçanın gerçek potansiyelini şimdi açtınız!" dercesine DaniDom logosu eşsiz bir renkle karşılıyor bizi:
Bu türden nüansların yanı sıra knot da muazzam. Kutudan ilk çıkardığım haliyle bile uçları çatallanmış, kullanıma hazır bir vaziyette idi. Aşağıdaki ilk fotoğrafta kutudan çıkarır çıkarmaz çektiğim hali dururken hemen altındaki fotoğrafta ise ilk kullanımdan sonraki hali yer almakta.
İlk kullanımda dahi son derece yumuşak olan bu fırçanın yüzdeki masaj hissiyatı hissedilmeye değer. Gerek sap ergonomisi gerekse yüzünüzü okşarcasına yaptığı masajla öne çıkan fırçada beğendiğim bir diğer husus knotun yoğunluğu. 22mm. bir knota göre oldukça yoğun olduğunu söyleyebilirim. Muadili olan fırçalara göre daha ince yapıda diyebileceğim bir kıl tipine sahip olmasının da kılların sapa yoğun bir biçimde yerleştirilmesine kapı araladığı söylenebilir. Şu an elimde DaniDom'a en yakın ölçülere sahip Jaguar 783 var. Yoğunluk bağlamındaki fark aşağıdaki fotoğraflardan rahatlıkla görülebilmektedir. Solda DaniDom fırça yer alırken sağda Jaguar 783'ü görmektesiniz:
Kullanmadan evvel herhangi bir prosedürü talep etmeyen fırçanın birinci tıraşı ile beşinci tıraşı arasında ciddi bir fark olduğunu söyleyebilirim. Bu fark en çok da köpük yutma hususunda belli oluyor. Fırçanın kıllarının işlenmiş olması hasebiyle ilk tıraşta biraz köpük yuttuğunu söyleyebilirim; ancak normal bir kullanımda tıraş rutininizde yer verdiğiniz ya da arka arkaya kullandığınız zaman hissedilir şekilde iyi yöne evriliyor fırça. Kıl dökme gibi bir problemle karşılaşmadım zaten tutunamayan birkaç kıl ilk kullanımda dökülecektir, bunu "Fırça kıl döktü" olarak addedemeyiz. Beş-altı tıraştan sonra fırçanın flowuna dair bir yorum yapmak da -aslında daha bunun için erken bile diyebiliriz ama- mümkün oluyor belli bir ölçüde. Knotun aldığı köpüğü dışarıya verdiğini görüyorsunuz. Bir tıraş kremi üzerinden örnek vermek gerekirse, normal kullandığınız miktarda bir kremi ilk perdede sorunsuz bir şekilde köpürttükten sonra ikinci perdeye geçerken knotun içerideki köpüğü dışarıya verdiğini görüyorsunuz, yani fırçanın üzerinde bulunan köpük sizin ikinci perdeyi rahatlıkla çıkarmanızı sağlıyor. Tıraş kremini en başta normal miktarlardan biraz daha fazla kullanmanız taktirde de rahatlıkla üç perdeyi çıkarabiliyorsunuz.
Backbone hususu birçok tıraşofil tarafından merak edilen bir husus, bu konu hakkında fırçanın floppyliğin yanından geçmediğini söyleyebilirim. Yani bir örnek verecek olursam, muadili olan fırçayı (Semogue SOC) kullandığım vakit o fırça çiçek gibi açılıyordu, masaj etkisi yine hissedilir olsa da fırçada köpük yutma problemi de -bu kısım elbette benim tecrübe ettiğim haliyle böyle, yani bana gelen batch de problemli bir batch olabilir peşinen belirtmiş olayım- vardı. Bu fırça bir o kadar yumuşak olmasına rağmen bu gibi problemlere sahip olmamakla beraber gayet kararında bir backbone'a sahip. Batıcılık, çizicilik yok.
Ülkemizin gündemini oluşturan şeylerden biri ve büyük ihtimalle de en önemlisi de ekonomi hususu. Bu fırça bu noktada da rakipleri karşısında bir adım önde bana göre. Bunların nedeni yazmış olduğum incelemeden az çok çıkabilir esasında; ancak yine de dile getirmekte fayda olduğunu düşünüyorum: Herhangi bir plastik vs. kullanılmayıp doğal materyaller kullanılmış olması ve knotun kalitesi en önemli iki husus, üçüncüsü de sağlam bir işçilik. Fotoğraflarda da dikkatinizi çekmiştir mutlaka, vidalama sistemi direkt olarak ahşabın üzerine işlenmiş vaziyette. Bu sizi bir anlığına durup düşündürebilir; ancak tıraş olduktan sonra içini açıp baktığımda vida dişlerine suyun ulaşmadığını deneyimledim. Ancak tam da bu noktada aslında DaniDom oluşabilecek problemleri öngörüp bu modelde yaptığı güncellemede vida kısmını poliüretan bir malzemeden yapıp ahşabın içerisine yerleştirmiş. Ancak benim elimdeki fırça ahşap olan ve "en oldschool" olarak niteleyebileceğimiz model.
Okuduğunuz için teşekkür ederim, umuyorum sizler için keyifli bir okuma olmuştur. Bu yazıyı ortaya koyarken fırçanın ölçülerini Razorus'tan ve fırça sapına dair belirli detayları İspanyol bir tıraşsever olan Manuel Vazquez a.k.a. Ales'in yürütmüş olduğu İspanyolca tıraş blogu Refineria De Caballeros'tan (URL: https://refineriadecaballeros.wordpress.com/) aldığımı eklemek istiyorum. İncelememizin sonuna gelmiş olsak da yazı burada son bulmuyor, çünkü yazımın başında da ifade ettiğim gibi firmanın sahibi olan değerli dostum Daniel Bey ile yapmış olduğumuz röportajının yer aldığı ikinci bölüm var sırada.
2. BÖLÜM
DANİ(EL) DOM(ENECH) İLE RÖPORTAJ
DANİ(EL) DOM(ENECH) İLE RÖPORTAJ
TiffanyT_Shaves (HY): Daniel, her şeyden evvel benimle röportaj yapmayı kabul ettiğin için çok teşekkür ederim. Bu denli güzel fırçalar üreten bir firmanın lideriyle bu röportajı yapmak benim için bir zevk. Kendinizi ve firmanızı bizlere biraz tanıtır mısınız? Ne türden bir geçmişiniz var?
Dani(el) Dom(enech): Merhaba, ben Daniel Domenech. 62 yaşındayım. Barselona Üniversitesi'nde Tarih bölümünde ihtisas yaptım. Öğrenimimi bitirdiğim zaman babam 1955'te kurulan şirketi devam ettirmemi teklif etti ve ben de kabul ettim [1977 yılında kabul ettiğini söylüyor - TT], onunla çalışmak büyük bir başarıydı. Bugünse çocuklarım David ile Ester benim izimden yürüyorlar.
TT_Shaves: Ne türden fırçalar üretiyorsunuz? Bu arada gördüğüm kadarıyla fırçadan daha fazlasını da üretmektesiniz. Ne tür ürünler üretiyorsunuz genel olarak? Gelecekte tıraş kasesi ya da cilt bakım ürünleri ya da belki de bir tıraş kremi/sabunu yaptığınızı görebilecek miyiz? Böyle bir olasılık var mı?
DaniDom: Neredeyse her türden fırçayı üretebilecek düzeneğe, makinelere sahibiz ama biz sevdiğimiz şeylere yoğunlaşmış durumdayız, örneğin taraklar, saç boya fırçaları, saç boyama kapları, ahşaptan yapılmış ağda spatulaları ve ağdalar, İspanya'da klasikleşmiş ahşap bigudiler ve saça, kuaförlüğe, kozmetiğe dair daha birçok ürün…
Yelpazemizi tıraş kaseleri, tıraş aletleri vb. gibi ürünleri içine alacak şekilde genişletmekteyiz şimdi. Tıraş sabunu denemelerine başladık; ancak günümüz itibariyle onları İspanya'daki mevzuattan ötürü satamamaktayız, İspanyol bürokrasisi bu konuda işbirliğine yanaşmıyor.
Buradaki en önemli husus kullandığımız makinelerin kendimizce imal edilmiş olması, dünyadaki başka hiç kimsede olmaması, makineleri imal eden kişiler bunları herkese satıyorlar ve bu da ürünlerin üretiminin homojen bir yapıya bürünmesine neden oluyor çünkü herkes aynı ürünü farklı renklerde üretmiş oluyor böylece. Biz yalnızca onun nasıl yapıldığını bilen kişinin yapabileceği tarzda bir şey ortaya koymak istiyoruz ve bunu yapıyoruz da, denemiş olduğun fırçayı [incelemesini yaptığım fırçadan bahsediyor - TT] eşsiz ve özel kılan da bu.
TT_Shaves: "DaniDom" fikri nasıl doğdu? Bu dedenizin ya da dedenizin kardeşinin ya da belki de babanızın fikri miydi? Sizden öncekileri, atalarınızı fırça yapmaya iten şey, onlara ilham veren şey neydi? Bugün size ilham veren şey ne? Marka isminiz nereden geliyor?
DaniDom: 1955'te neredeyse her alanda bir yoksulluk vardı, İspanya'nın dünyanın geri kalanından izole olmasını beraberinde getiren otarşi Katalonya'da varolan endüstriyel temelin gelişmesini de beraberinde getirdi. Kolay değildi, yalnızca İspanyol pazarı vardı. Fırça yapımı da Alman menşeli bir makineyle başladı.
70'lerde Barselona'daki tıraş fırçası üreticisi Benacloche şirketi çok yaşlı olduğu için kapatacaktı ve babam devraldı, tıraş fırçalarının nasıl imal edilmesi gerektiğini bilmiyorduk her şeye en baştan başlamamız gerekti ama en baştan başlamak çok doğru bir kararmış, adım adım iyi bir tıraş fırçasının nasıl olması gerektiğini analiz ede ede bize özgü o knot doğmuş oldu. O gün bugündür yalnızca profesyonellere fırça sattık, şiarımız onlar için muazzam araçlar yapmak. Kalite bizi tatmin edecek derecede iyi olduğu için şimdi şahsi kullanım için de fırçalar üretiyoruz; ancak bunu yaparken her zamanki kalitemizden asla ödün vermiyoruz.
Arjantina, Meksika, ABD, Danimarka, Almanya, İtalya gibi ülkelere ihracat yaptık. Hatta Türkiye'ye de yaptık, Kıbrıs'ta bir berberdi sattığımız kişi ancak bu düzenli bir şekilde gerçekleşen bir ihracat değildi.
DaniDom markası da hiç hesapta yokken internetin, e-maillerin doğduğu vakitlerde ortaya çıktı, kolay bir web sitesi bulmak şarttı (http://www.danidom.com), e-mail olarak da danidom@danidom.com adresini seçtik ki DaniDom ismi benim isim (Daniel) ve soyismimin (Domènech) ilk birkaç hecesinin birleşiminden ileri gelir, kolay bir mail ve web-sitesi olması için böyle bir çözüm ürettik, daha sonrasında da bu, markette DaniDom markasını arayan müşterilerimiz tarafından böylece benimsendi.
TT_Shaves: Fırçalarınızı Mahon'da ürettiğinizi duymuştum. Hepimizin bildiği gibi Mahon bir zamanlar tarihte İngilizler tarafından işgal altındaydı, bu tarihi olgunun bir şekilde Mahon'da o zaman varolan bakım ürünlerine dair alanı etkilediğini düşünüyor musunuz? Çünkü İngiliz askerler bizzat kraliçenin kendisinden tıraş kiti almaktaydı hediye olarak ve o tıraş kitinde bulunan fırça da İspanyol ustalarca üretilmişti. Bu olguyla çizginizden asla sapmadan üretmeye devam ettiğiniz fırça sapının arasında bir bağlantı var mı?
DaniDom: Aslını söylemek gerekirse şirketimiz Katalonya'da, Barselona'da. Bu fırça modelinin İngilizlerle olan münasebeti doğru ama biraz daha karışık bir durum var. Kısa bir süreliğine İngiliz kraliyet ailesi harbiyelilere bir kit vermiş ama o kitte tıraş fırçası yokmuş, bu daha sonralarda Fransız İhtilali döneminde yapılmış, sonra bahriyelilerin ailelerine verilmiş. İngilizlerin işgali sırasında bu türden gereçlerin birçoğu bir elden geçmeyi [restorasyonu] talep ediyordu ve Minorka'da bu gereçleri yapan zanaatkarlar varmış, özellikle de bahriyelilerin kullandığı fırçaları yapanlar. Benim bu konu üzerine okuduklarım böyleydi, yanılıyor da olabilirim.
TT_Shaves: Dünya savaşları sap tasarımlarınızı ne yönde etkiledi? O dönemlere dair belirli bilgiler var mı elinizde, yani şunu söylemeye çalışıyorum esasen, dünya savaşlarının şirketinizin geçmişinde ne gibi bir yeri var? Bu dönemin izlerini fırçalarda görmek mümkün mü?
DaniDom: Bu fırçanın kökeni İngilizlerin hediye olarak verdiği kite dayanır ama bu Mahon'un işgalinden çok sonraydı, o kitte bir tıraş fırçası bulunuyordu, 1914 yılında 1. Dünya Savaşı esnasında ateş hattındaki [siperdeki] askerler birbirlerini tıraş ediyorlardı ve bu aralarında tıraş fırçasından yayılan şarbon vakalarına sebep oldu, bu itibarla da dezenfekte edilebilmesi açısından sökülüp takılabilen fırça doğmuş oldu. Bu fırçaların ilki Amerika'da üretildi, daha sonrasında Fransa'da üretildi [Daniel burada incelemede vermiş olduğum Rubberset ve Plisson gibi markaların tasarımlarından bahsediyor] kısa bir süreliğine, Fransız endüstrisinin savaş dönemindeki çabaları bu fırçanın üretiminin tarafsız bir ülkeye verilmesine yol açtı o zamandan itibaren de o fırça Fransız, İngiliz, Alman üniformaları gibi ürünlerin yanında Barselona'da üretilmeye başladı, Katalonya'dan savaşa katılan ülkelere gitti bu ürünler.
TT_Shaves: DaniDom'un sue generis olma özelliği nereden kaynaklanıyor? Sizin fırçalarınızın "DaniDom" olmasını sağlayan özellikler nelerdir? Yani, knotlarınız mı bunu size sağlayan ya da knotların nasıl sapa yerleştirildiği mi ya da yoğunluğu mu? DaniDom'u özel kılan şey ne?
DaniDom: Daha evvel de söylediğim gibi kendi makinemizi kendimiz için ürettik, bizim yapabildiklerimizi kimse yapamıyor o yüzden. Bundan yıllar yıllar öncesinde bir gün sıfırdan fırçanın nasıl yapılacağını düşünmek durumunda kaldık, tüm o varolan bilgiyi bir kenara bırakmıştık, bizim fırçamız da böyle doğdu işte, onları yapmanın yeni bir yolu idi.
TT_Shaves: Fırçalarınızın saplarının şekillerinden bahseder misiniz biraz? Size ilham veren şey neydi?
DaniDom: Biz her zaman en sade dizaynı hedefliyoruz, bir dizaynı komplike bir hale sokmak müşteriyi bir anlamda aldatmaktır bana göre, mesela, BIC kalemleri gibi en iyi dizayna sahip olanlar var, sade ve etkin, biz de ürettiğimiz ürünlerde bu türden bir şeyi hedefliyoruz.
TT_Shaves: Biraz da işin perde arkasına bakalım. Sıradan bir üretim süreci nasıl ilerliyor? Başlangıçtan bitime kadar ne kadar süre geçiyor?
DaniDom: Bu birçok basamaktan oluşan bir süreç ve hepsi çok iyi şekilde senkronize edilmiş olmalı, her basamağın talep ettiği süre ne ise onla uyuşmalı, bu bahsettiğim süreçlerdeki işlemi/süreyi hızlandırmak son tahlilde fırçaya zarar verebilir. Yeni bir fırça yapmak yaklaşık olarak bir haftayı alıyor.
TT_Shaves: Facebook'taki paylaşımlarınızdan gördüğüm kadarıyla DaniDom yeni tasarımlar ortaya koymaya devam ediyor. Yeni bir tasarıma nasıl karar veriyorsunuz? Onları yaptıktan sonra nasıl bir teste tabi tutuyorsunuz?
DaniDom: Daha önce de ifade ettiğim gibi biz her zaman en sade ve en kullanışlı, efektif tasarımı hedefliyoruz. En iyi tasarımlar her zaman en sade olanlarıdır. Fırçalar çevredeki profesyoneller tarafından [Berberleri vs. kastediyor burada] test ediliyor, son sözü her zaman onlar söylüyor.
TT_Shaves: Biraz da isimlerden konuşalım. Firmanızın ismiyle alakalı durumu anladık. Peki ya fırça isimleri nereden geliyor? Bir fırçaya isim koyarken size ilham veren bir şey var mı?
DaniDom: Fırçaların ismi benim tarihe olan tutkumdan kaynaklı, tarihi oluşturan serüvenler ve buna katılmış olanlar, onların çabaları en iyi şekilde anılmayı hak ediyor.
TT_Shaves: Ürettiğiniz fırçaları el tornasında mı üretiyorsunuz yoksa CNC gibi bilgisayar destekli makinelerle üretim yapan firmaların arasında siz de yerinizi aldınız mı?
DaniDom: Bunların tümüne sahibiz, hem el tornası hem CNC'miz var, her ürüne o ürüne uyacak makineyi kullanıyoruz. Mesela elindeki o fırça tamamen el yapımı.
TT_Shaves: Sizin de bildiğiniz gibi knotların Balkanlardan, Rusya'dan, Çin'den vs. geldiği bir dönem vardı. Bugün baktığımızda firmaların knot tercilerini Çin'den yana kullandıklarını görüyoruz. DaniDom'un knotunu özel yapan şeyi anlatabilir misiniz? Siz de mi kılları Çin'den temin ediyorsunuz?
DaniDom: Biz her zaman en iyi kılları seçmeye çalışıyoruz, ekseriyeti İspanya'dan oluyor, ama bazen yeri geliyor Çin'den, Arjantin'den alıyoruz ya da yeri geliyor Rusya'dan, Moğolistan'dan alıyoruz ama asla hazır knotları almıyoruz. Asla. Fırçalarımızdaki tüm knotlar %100 tarafımızca yapılır. Bir sap yapıp içine de Çin'den hazır gelen bir knotu takmak çok kolay ama o zaman bir fırça yapmış olmuyorsunuz, yalnızca knotu yerleştirdiğiniz, kılları olan bir tahta parçası yapıyorsunuz.
TT_Shaves: İnternette bir fırçanın "break in" sürecine dair çok fazla şey görüyoruz. Fırçasını buzdolabına koyan bile var. Herhangi bir fırçayı kullanmadan evvel başvurduğunuz bir yönteminiz var mı?
DaniDom: Fırçanın kıllarına işkence etmek hiçbir zaman iyi bir şey değil, bazen çok geleneksel bir knot ise yapılması gerekebilir bunun. Bizim fırçalarımızın herhangi bir hazırlığa ihtiyacı yok. İlk tıraştan dahi iyi sonuç verir, ilk kullanımda yalnızca normalde köpük yapmak için harcadığınız vakitten biraz daha fazla harcayın, daha fazla köpük yapın, bu yeterli olacaktır ki sanıyorum bunu çoktan tecrübe ettin.
TT_Shaves: Evet, gerçekten de tecrübe ettim ve olumlu sonuçlar aldım. Peki İtalya, Türkiye ya da Çin menşeli bir domuz fırça kullandınız mı hiç? Kullandıysanız düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
DaniDom: Evet, test ettim onları da. Bütün üreticilerin güzel ürünleri olduğu gibi o kadar iyi olmayan ürünleri de var. Kuzeyliler porsuk kılını çok işliyorlar, hoşuma gitmiyor, cildi sertleştirmesi ve masaj yapması açısından verimli değil. Fırçalarını gitgide daha kalın ve kısa [kıl boyutundan ve tipinden bahsediyor] yapıyorlar, bunun nedeni yeterince kıl olmaması ve kılların kısa tabiatı, arzulanan o masaj hissiyatını böyle elde etmeye çalışıyorlar ama halen yapabilmiş değiller.
TT_Shaves: Görebildiğim kadarıyla ürünlerinizde daha doğa dostu materyaller tercih ediyorsunuz. Bu kararı vermenize ne sebep oldu?
DaniDom: Dünyanın evrilmesi buna sebep oldu, çok da iyi şeyler yapmıyoruz tüm dünya olarak. Biri yeni bir iş başlattığında bu zengin olabilmek için oluyor ve bu bizim atalarımızın yaptığına benzemiyor, onlar daha çok ömürleri boyunca sürdürecekleri bir meslek olarak seçmişlerdi işlerini. Dünyamızla bir denge içerisinde yaşamaya geri dönmek zorundayız. Sürdürülebilir kılmanın imkansız olduğu bazı şeyler var ama bunun yanı sıra öyle şeyler de var ki onları sürdürülebilir kılmamak absürtlük, örneğin, bir tıraş fırçasını sürdürülebilir kılmamak absürtlük.
TT_Shaves: Bir tıraş fırçası üreticisi olarak geleneksel ıslak tıraşın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sizce tıraş fırçaları neye doğru evrilecek gelecekte ve neyden yapılacak?
DaniDom: Zor soru. Atalarımız gibi daha sakin bir yaşam biçimine dönüp dönmememize bağlı olarak değişecek diye düşünüyorum ya da her zaman koştuğumuz ve asla yürümediğimiz bir yaşam biçimini devam ettirmeye bağlı olarak. Bu pandemi süreci iyi sandığımız birçok şeyi değiştirmemize yol açtı, gün geçtikçe daha fazla insanın yaşamak için zaman istediğini görüyoruz ve böyle de olursa daha fazla boş zamanımız olacak ve o zaman da ıslak tıraş çok güçlü bir şekilde geri dönecek. Burada, Katalonya'da şöyle deriz: "Yaşamak için çalışmak lazım; çalışmak için yaşamak değil".
TT_Shaves: Bir yılda kaç tıraş fırçası üretiyorsunuz? Sizle iletişime geçmek ya da sizle iş yapmak isteyen kişiler size nasıl ulaşabilir?
DaniDom: Bizimle iletişime geçmenin en iyi yolu danidom@danidom.com adresine e-mail yollamak. Günümüz teknolojisi bize her dili çevirebilme ve kolaylıkla anlaşma fırsatını sunuyor. Haftalık çok sayıda fırça üretebiliriz, üretim miktarı bizim için problem değil.
TT_Shaves: Şimdi de biraz kişisel sorulara gelelim, umarım sizin açınızdan da bir mahsuru yoktur. Gerçekten bir üreticinin rutinine dair bir şeyler duymak isteyen insanlar olduğunu düşünüyorum forumlarda. Bana ideal tıraşınızı anlatır mısınız? Yani ideal bir tıraş setup'ı nasıl olmalı sizin için?
DaniDom: [Bana bir YouTube linki veriyor: https://www.youtube.com/watch?v=pf2pewzU...i%60sBunch]
Her profesyonel kendine has bir sisteme sahiptir ama amaç son tahlilde vermiş olduğum linkteki gibi gözükmektir (Yalnızca İspanyolcasını bulabildim). Cildi olabildiği kadar sertleştirmek lazım ve bu yalnızca iyi bir fırça ve uzunca yüzü köpükleme ile mümkündür, birkaç ay sonrasında cilt sertleşir, güçlenir ve herhangi bir tahriş olmadan tıraş olabiliriz sakin sakin. Kolayca etkilenen hassas bir cilde sahipken ATG yapmamak önemlidir, her zaman WTG yapılır, cilt gitgide sertleştiği zaman ATG yapılması mümkündür. İyi bir ressam her zaman iyi bir tuval arar, yüzümüz bizim tuvalimizdir, iyi durumda olmalıdır.
TT_Shaves: Gördüğüm kadarıyla bugün insanların büyük fırçalar kullanma temayülü var, 26, 28, 30, hatta 32mm.lik fırçalar gibi. Ancak tarihin kendisine şöyle bir baktığımız zaman insanlara 17-21mm. Knotlara sahip fırçalar da yetiyormuş. Bir üretici olarak bu temayül hakkında ne söyleyebilirsiniz? Sizin tercih ettiğiniz knot kalınlığı kaç mm'dir ve neden?
DaniDom: Benim ideal ölçüm 22mm. Knotlardır. 22mm. Bir fırçaya sahip olduğunuz zaman sabunu suratınıza yayma noktasında biraz daha fazla çalışmanız gerekir ve bu cildi sertleştirmeye yarar. Birçok üretici ürünlerini daha pahalıya satabilmek için kıl kalınlığını artırdı, buna hiç gerek yok. Benzer bir sıkıntı uzun porsuk kıllarında da yaşanıyor, bunu telafi edebilmek adına kıl kalınlığını artırmayı düşündüler ama bu Kuzeyin bir alışkanlığı ve bir manası da yok. Bizim 22mmlik knotumuz pratikte 24mm. Bir fırça gibi davranır ki bunu gözlerinle görme fırsatın oldu diye düşünüyorum.
Sonuç olarak DaniDom firmasının kendisini, yöneticilerini, işe yaklaşımlarındaki şiarını öğrenmiş ve dilimiz döndüğünce fırçaya dair incelemeyi sunmuş olduk. Bunun dışında DaniDom firması Türkiye'deki distribütörlerini de aramakta. Bunun da duyurusunu bu vesileyle yapmış olalım. Web sitelerini https://www.danidom.com/ adresi üzerinden inceleyebileceğiniz gibi kendilerine de danidom@danidom.com e-maili üzerinden ulaşabilirsiniz. Son olarak eklemek istediğim bir husus daha var. Bu yazının ortaya çıkmasında büyük emeği olan, her türden soruları kendileriyle paylaştığım, bu sorular üzerine birlikte kafa yorduğumuz dostlarım @marv ve @Timor1322 ye sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
HY
TiffanyT_Shaves
TiffanyT_Shaves