Saç tıraşımı evde oluyorum: her hafta 1 numaraya vuruyorum makineyle. Sakal tıraşımı da pek çok komşum gibi evimdeki ekipmanlarımla kendim keyfimce oluyorum.
Büyük marketler yerine ufak esnafı severim ben: kendi temizlik dükkanım, kasabım, marketim, tekelim, ayakkabı tamircim, lokantam, terzim vardır. Düzgün insan, saygı ve karşılıklı anlayış olunca herşeu çok güzel oluyor benim için.
Bunların üzerine dün akşam, bir anda fark ettim: yıllardır berbere gitmiyorum! Saçımı sakalımı kendim kestiğim için aklıma bile gelmemiş, dahası bu platformda tıraş dair binlerce yoruma karşın bir kez bile olsun "berbere gideyim bir" dememişim; daha ötesi, berber sohbetlerinden ve ortamından, beni klasik tıraşa alıştıran Arko Tıraş Sabunu kokan berbere arada sırada bile olsa uğramayı hiç aklımdan geçirmemişim. O kadar gittiğim küçük esnaf var, ama benim bir mahalle berberim yokmuş dedim dün akşam.
Bu sabah ilk işim, tatil için bulunduğum yöredeki, ana yolun kenarinda, eski koltuklu, bol yol gürültülü, berberlerin kullandığı kozmetik malzemeleri ile dolu olan bir berber dükkanı bulmak oldu. İçeri girdim, selamımı verdim, sıramı bekledim, açık olan ufak (televizyon demeyeyim, monitör daha uygun) monitörden haberlere baktım. Sıra bana gelince bir baktı berber bana: yüzümdeki sakal benden önce gelenlere göre neredeyse yok gibi, sadece 1 günlük, neden sakal tıraşı olmak istersin ki der gibi bir hava sezdiğim an: tıraş olmak istiyorum dedim, sakal tıraşı, ama sakallarım sert olduğu için yumuşatmak lazım deyince ben, dokundu sakallarıma; yormuşşun cildini dedi. Gerçekten de öyleydi, dün yeteri kadar özen göstermediğim cilt hazırlığının sonucu yorucu bir tıraştı ve gün boyu acısını hissetmiştim. Oturdum koltuğa, geçtik ayna karşısına. Açtı musluğu, kaynar suyla doldurdu tası, bastı Lider fırçayı. Öyle hava kabarcığı kalmayıncaya kadar köpürtme falan yok, köpük oldu, sürdü suratıma, iyice köpürttü, daldırdı kaynar suya, köpürttü yüzde, daldırdı kaynar suya, iyice ovaladı, daldırdı kaynar suya, köpüğü kıvama getirdi: cilt yumoş gibi, sıcacık, köpük kıvamlı, miss gibi Arko Tıraş Sabunu kokusu.
Tezgahta duran tıraş ekipmanlarına gözüm takılıyor, More For You, Blueness, Ali Bıyıklı cilt şapı, Jaguar 604 ve Lider Fırça.. Hiç kullanmadığım için soruyorum Blueness nasıl diye, Arko gibi değil diyor. More For You güzeldir diyorum, Arko varken.. cevabını alıyorum. Aldı eline usturayı, taktı jileti, ne kullanıyorsun diye soruyorum, Perma-Sharp, sorunsuz diyor, hiç yanıltmadı diyor. Derby Usta, Rapira, Astra sıralıyorum, cilde göre değişir ama Perma sorun çıkartmıyor diye yeniliyor.
Başlıyor tıraşa, akıyor ustura, sinek durmuyor: yorma cildini, zor değil diyor. Burun altı, dudak yanları, gırtlakta çıkan ters yönlü kıllar, hepsi geri çekiliyor, hiç naz yapmıyorlar. Yüz tertemiz, pür-i pak.
Alıyor eline fırçayı, ikinci perde? Yok diyor, durum tamam, sadece rötüş. Dokunduruyor ufak birkaç, öyle doyasıya köpük ile değil, sadece sürüyor fırçadan arta kalan köpüğü. Soğuk suyla duruluyor, Eyüp Sabri Tuncer limon kolonyası döküyor, yanması gerekiyor yüzümün, hafiften kızarması lazım normalde! Ne yanıyor, ne kızarıyor, sadece limon kolonyası kokuyor... Kaynar su, Arko tıraş sabunu, Perma Sharp kırık jilet, Eyüp Sabri Tuncer limon kolonyası ile mutluluktan berber dükkanının ortasında çatlıyorum resmen.
Neyi fark ettim: cildi yumuşatmanın en önemli ilk kriter olduğunu anladım, bir kez daha. Ufak fırça yerine, büyük fırçanın daha kullanışlı olabileceğini fark ettim, yine. Dahası, sabunun da fırçanın da canına okumak gerekiyor iyi bir tıraş için, elbette çok pahalı değilse, ama sonuçta ekipmana değil kendimize özen göstermeliyiz en başta. Varsın olsun ikinci ayda dağılıversin orası burası...
O kadar yorum yapıyoruz, o kadar fikir paylaşımı yapıyoruz... Bunun içinmiş işte deyiverdim berberden çıkışta, bu kadar ufak ekipmanlarla böyle keyif artık çok az ülkemizde, günlük yaşantımızda. Bu nedenle, tıraşa devam, hadi hayırlı tıraşlar!
Büyük marketler yerine ufak esnafı severim ben: kendi temizlik dükkanım, kasabım, marketim, tekelim, ayakkabı tamircim, lokantam, terzim vardır. Düzgün insan, saygı ve karşılıklı anlayış olunca herşeu çok güzel oluyor benim için.
Bunların üzerine dün akşam, bir anda fark ettim: yıllardır berbere gitmiyorum! Saçımı sakalımı kendim kestiğim için aklıma bile gelmemiş, dahası bu platformda tıraş dair binlerce yoruma karşın bir kez bile olsun "berbere gideyim bir" dememişim; daha ötesi, berber sohbetlerinden ve ortamından, beni klasik tıraşa alıştıran Arko Tıraş Sabunu kokan berbere arada sırada bile olsa uğramayı hiç aklımdan geçirmemişim. O kadar gittiğim küçük esnaf var, ama benim bir mahalle berberim yokmuş dedim dün akşam.
Bu sabah ilk işim, tatil için bulunduğum yöredeki, ana yolun kenarinda, eski koltuklu, bol yol gürültülü, berberlerin kullandığı kozmetik malzemeleri ile dolu olan bir berber dükkanı bulmak oldu. İçeri girdim, selamımı verdim, sıramı bekledim, açık olan ufak (televizyon demeyeyim, monitör daha uygun) monitörden haberlere baktım. Sıra bana gelince bir baktı berber bana: yüzümdeki sakal benden önce gelenlere göre neredeyse yok gibi, sadece 1 günlük, neden sakal tıraşı olmak istersin ki der gibi bir hava sezdiğim an: tıraş olmak istiyorum dedim, sakal tıraşı, ama sakallarım sert olduğu için yumuşatmak lazım deyince ben, dokundu sakallarıma; yormuşşun cildini dedi. Gerçekten de öyleydi, dün yeteri kadar özen göstermediğim cilt hazırlığının sonucu yorucu bir tıraştı ve gün boyu acısını hissetmiştim. Oturdum koltuğa, geçtik ayna karşısına. Açtı musluğu, kaynar suyla doldurdu tası, bastı Lider fırçayı. Öyle hava kabarcığı kalmayıncaya kadar köpürtme falan yok, köpük oldu, sürdü suratıma, iyice köpürttü, daldırdı kaynar suya, köpürttü yüzde, daldırdı kaynar suya, iyice ovaladı, daldırdı kaynar suya, köpüğü kıvama getirdi: cilt yumoş gibi, sıcacık, köpük kıvamlı, miss gibi Arko Tıraş Sabunu kokusu.
Tezgahta duran tıraş ekipmanlarına gözüm takılıyor, More For You, Blueness, Ali Bıyıklı cilt şapı, Jaguar 604 ve Lider Fırça.. Hiç kullanmadığım için soruyorum Blueness nasıl diye, Arko gibi değil diyor. More For You güzeldir diyorum, Arko varken.. cevabını alıyorum. Aldı eline usturayı, taktı jileti, ne kullanıyorsun diye soruyorum, Perma-Sharp, sorunsuz diyor, hiç yanıltmadı diyor. Derby Usta, Rapira, Astra sıralıyorum, cilde göre değişir ama Perma sorun çıkartmıyor diye yeniliyor.
Başlıyor tıraşa, akıyor ustura, sinek durmuyor: yorma cildini, zor değil diyor. Burun altı, dudak yanları, gırtlakta çıkan ters yönlü kıllar, hepsi geri çekiliyor, hiç naz yapmıyorlar. Yüz tertemiz, pür-i pak.
Alıyor eline fırçayı, ikinci perde? Yok diyor, durum tamam, sadece rötüş. Dokunduruyor ufak birkaç, öyle doyasıya köpük ile değil, sadece sürüyor fırçadan arta kalan köpüğü. Soğuk suyla duruluyor, Eyüp Sabri Tuncer limon kolonyası döküyor, yanması gerekiyor yüzümün, hafiften kızarması lazım normalde! Ne yanıyor, ne kızarıyor, sadece limon kolonyası kokuyor... Kaynar su, Arko tıraş sabunu, Perma Sharp kırık jilet, Eyüp Sabri Tuncer limon kolonyası ile mutluluktan berber dükkanının ortasında çatlıyorum resmen.
Neyi fark ettim: cildi yumuşatmanın en önemli ilk kriter olduğunu anladım, bir kez daha. Ufak fırça yerine, büyük fırçanın daha kullanışlı olabileceğini fark ettim, yine. Dahası, sabunun da fırçanın da canına okumak gerekiyor iyi bir tıraş için, elbette çok pahalı değilse, ama sonuçta ekipmana değil kendimize özen göstermeliyiz en başta. Varsın olsun ikinci ayda dağılıversin orası burası...
O kadar yorum yapıyoruz, o kadar fikir paylaşımı yapıyoruz... Bunun içinmiş işte deyiverdim berberden çıkışta, bu kadar ufak ekipmanlarla böyle keyif artık çok az ülkemizde, günlük yaşantımızda. Bu nedenle, tıraşa devam, hadi hayırlı tıraşlar!
Hadi hayırlı tıraşlar!