14/12/2017, Saat: 01:32
Cerrahpaşa hocasının vereceği cevap bir cerrahın vereceği cevaptır. Fakat biz ne bir cerrahi operasyon yapıyoruz, ne de cerrahi alet kullanıyoruz. Evet temizlik, hijyen falan güzel şeyler. İtirazım tabii ki yok bunlara. Fakat bu konuda kaygı düzeyini yükseltmeyi de çok doğru bulmuyorum.
Kaynatın, sirkede bekletin, alkolde bekletin, sabunla yıkayın. Varsa barbicide tarzı birşey kullanın. Hatta forum üyelerinin bazılarında var şu ultrasonik sterilizasyon makinelerinden. Onlardan da edinebilirsiniz. Fazla fazla iş göreceğini düşünüyorum. İleride ben de edinmeyi düşünüyorum.
1 hafta 15 gün ya da daha uzun süre önce kullanılmış tıraş aletinden öylesine hastalık yayılsa idi, Türk milletinin neslinin çoktan kurumuş olması gerekirdi.
Berberi bir düşünün.
Önce koltuktan başlayalım. Günde 10-15 kişi oturuyor aynı koltuğa. Terliyor, kısa kollu varsa kolçağına sırtına temas ediyor. Sakal tıraşı olacaksa başlığına kafasını dayıyor.
Örtü. Son zamanlarda tek kullanımlık örtülere geçiliyor. Öncesinde? Boyun bandının olmadığı zamanları hatırlıyorum. Aynı örtü herkesin heryerine değiyor.
Makas? Tarak? Uzun zamandır uv sterilizasyon aletleri var berberlerin bir çoğunda. Hangisi çalışıyor
Hadi çalışıyorsa hangi berber ne kadar kullanıyor o aletleri? Ya da ne kadar kullanıp kullanmadığını kim denetliyor?
Onu geçtim berberin elleri ne olacak? Egzama mı var, mantar mı, başka bir hastalık mı? Aynı el herkesin suratına, kulağına, kafasına değiyor. Tuvaletten çıkınca yıkadı mı ellerini acaba?
Özetle kaygı denilen şeyin sonu yok. Kaygı düzeyini olması gereken yerde tutmak hem fiziksel, hem de akıl sağlığımızın korunması için önemli.
Kaynatın, sirkede bekletin, alkolde bekletin, sabunla yıkayın. Varsa barbicide tarzı birşey kullanın. Hatta forum üyelerinin bazılarında var şu ultrasonik sterilizasyon makinelerinden. Onlardan da edinebilirsiniz. Fazla fazla iş göreceğini düşünüyorum. İleride ben de edinmeyi düşünüyorum.
1 hafta 15 gün ya da daha uzun süre önce kullanılmış tıraş aletinden öylesine hastalık yayılsa idi, Türk milletinin neslinin çoktan kurumuş olması gerekirdi.
Berberi bir düşünün.
Önce koltuktan başlayalım. Günde 10-15 kişi oturuyor aynı koltuğa. Terliyor, kısa kollu varsa kolçağına sırtına temas ediyor. Sakal tıraşı olacaksa başlığına kafasını dayıyor.
Örtü. Son zamanlarda tek kullanımlık örtülere geçiliyor. Öncesinde? Boyun bandının olmadığı zamanları hatırlıyorum. Aynı örtü herkesin heryerine değiyor.
Makas? Tarak? Uzun zamandır uv sterilizasyon aletleri var berberlerin bir çoğunda. Hangisi çalışıyor

Onu geçtim berberin elleri ne olacak? Egzama mı var, mantar mı, başka bir hastalık mı? Aynı el herkesin suratına, kulağına, kafasına değiyor. Tuvaletten çıkınca yıkadı mı ellerini acaba?
Özetle kaygı denilen şeyin sonu yok. Kaygı düzeyini olması gereken yerde tutmak hem fiziksel, hem de akıl sağlığımızın korunması için önemli.