En Son Ne Bilediniz?
(13/11/2020, Saat: 01:01)taskind Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Remzi Merhaba, smile tarzı usturalarda -düzleştirilmiş taşlarda-ağzın eşit genişlikte bilenmesi için x-stroke tarzı uygulaması tavsiye ediliyor, Çünkü düz taş ve normal bileyleme metodu ile usturanın kavisli sırtı nedeniyle orta kısmı uç kısımlarına göre  daha uzun süre taşta kalıyor ve orası daha geniş bir ağız alıyor. x stroke zor gibi görünse de usturanın smile yapısı işlemi kolaylaştırıyor . Bu taşların orta kısmı tümsekliği (konkav) ve bileme yaptığın kenarlarının daha konvex olarak ayarlanması nedeniyle oluşuyor.  Dediğim gibi smile usturalarda o zor x-stroke işlemini yapmadan kolayca bileylenmeyi sağlıyor, ayrıca ağzın son kısmı (heel dedikleri yer) gayet kolay bileylenebiliyor. Ben en uygun dereceyi ararken, çeşitli konvex dereceleri ile deneme yapmaya başladığım için taşların ömrünü yiyeceğim gibi görünüyor. O yüzden girit taşı ile denemeye karar verdim. Amacım Türk parası dışarıya çıkmasın  yoksa ucuz falan diye böyle bir karar almış değilim. :D  [img]73061044_2798578300166385_5046508859661746176_n[/img]

Abi aslında benim kastettiğim x strokeydi, genelde x stroke yaptığım usturalar daha hızlı bileniyor lakin ustura düz yapılıysa senin de dediğin heel kısım fazla aşınma yapıyor hatta bu teknik burun kısmına keskinlik veriyor ve ustura yapısını kısmen değiştiriyor gibi, yada ben öyle tecrübe ettim, bu taşların ve tekniğin sentetiklere kıyasla kullanım üstünlüğü var mı abi, fiyat olarakta ciddi yüksekmiş.
Cevapla
Edfrow.jpg
Cevapla
Sokağa çıkma yasağında evde yapılacak şeyler arıyor insan, sonra ne kadar süre alacağını , uğraşacağını görünce vaz geçiyor. Tam bir aydır akvaryumu temizleyeceğim, bu hafta kesin yapacağım dedim yine salladım. Ama ustura işi olunca farklı oluyor her şey, Cuma ve Cumartesi günü sonra kullanırım diye sap hazırlamak istedim. balkonda hummalı bir çalışma vardı. Aldığım çınar urundan önce 0,5 mm kalınlığında parçalar çıkaracaktım, elimdeki şerit testere ile beceremeyince, masa hızarı vardı zamanında ucuz diye almıştım onu çıkardım onunla kestim. Ama ortalık bir güzel oldu ki sormayın. Ardından sapları yapmaya başladım, bant zımparam yenileniyordu , elimdeki scheppach ile yapmaya başladım ama 10 cm enindeki zımpara makinalarına alışmamış olduğumdam, parmak uçlarımın derilerini de güzelce yedim. Gerçi parmakların başına gelmeyen kalmadı bu zamana kadar ama yine de güzel acıyorlar şu an. Geçer bir iki güne. Bu gün ne yapayım tutup ta Akvaryum temizleyecek halim yok herhalde. Çıkardım bir kaç usturayı biledim , hem keyif aldım hem de uğraşıda göründüğüm için hanım tarafından angarya işlere koşulmadım. Neyse kafanızı fazla şişirmeden bilemelere geçeyim.

Birinci set ile 5/8 Dovo ve 6/8 Ern usturayı biledim. Sırtları bantlı şekilde bilediğimi belirteyim bu arada. Ağızlarını önce bir bardak kenarında sıfırladım, ondan sonra Naniva Chosera 1000 grit ile ağız açtım her iki ustura da çok çabuk ağız verdi. Normalde ağız açılıp açılmadığının kontrolünü domates ile denerim. Eğer ağız domatesin kabuğunu yakalayıp keserse ağız açılmış demektir. Bu yöntemi öğrendiğimden beri yazları kısa kollu gömlek ve tişört giyerken çekinmiyorum, herkese de tavsiye ederim. Çünkü sol kolumda kıl testi yapmaktan gına gelmişti. Kafam kel , sol kol kel biraz tuhaf duruyordu. Ardından  Belçika mavi taşında ara bilemeyi yaptım, kaç tur gittim saymıyorum genelde ucun parlamasını kontrol ediyorum, eğer bir önceki taştan farkı epey olduysa yeterli deyip bir üst taşa geçiyorum. Bu taş ile yaklaşık 5000 gritlik bir düzeye gelmişti usturam, Bunu hem parlaklıktan hem de parmaklarıma verdiği histen kontrol ederek söylüyorum. Bu arada her taşta elimde olan bir boynuz sap çıkmasında o bıçakçıların kılağı alması gibi bende kılağı alıyorum. Her ne kadar şu ana kadar kılağı oluştuğuna bir kaç kere dışında rastlamamış olsam da dikkat ettiğim bu işi yaptıktan sonra ağızın daha iyi bir hal aldığıdır. Size de tavsiye ederim.

Mavi taştan sonra bir belçika kotikülü ile bilemeyi parlatmaya geçmiş oldum. Bu kotikül rahatlıkla 8000 grit veriyor. Kotikül de öncelikle slury oluşturararak başladım parlatmaya çok koyu bir slury yapmadım çünkü zaten ağızım  5000 lerde idi. Sulandırarak devam ettim , sırf suyla yaparak sonlandırdım.  En son olarak Eski bir coticule ile sonlandırmayı yaptım. Bu taşta slury yapmadım suyla yaptım parlatmayı ve parmaklarımda ağzın hissiyatını beğendiğimde bıraktım. Bu taş 10000 gritin üstünü veriyor tahminimce ama ondan önemlisi tıraş hissiyatı gerçekten çok değişik, öyle çok aşırı keskin bir havası yok ancak hiç sorunsuz sakallarınızı uçuruyor neredeyse ve tahriş hiç olmuyor . Bileme bitince, kollarımdaki kılları havadan geçerken yakalayıp kesip kesmediğine baktım her şey yolunda olunca Mastro Livinin bir tarafı CRO2 li stropunda kayışlamayı yaptım. kromlu tarafında 20 tur deri tarafında 50 tur yapıp bıraktım. Saç kesme testi yapmıyorum genelde. Bu seferde yapmadım, tekrar havadan kol ve bacak kıllarımdaki performansını kontrol ettim süperdi. Yağladım kaldırdım usturaları.

79LTR6.jpg

İkinci set ile bilemek için ise Flarmonica usturalarımdan birini gözüme kestirdim. Flarmonica usturalar gerçekten çok farklı usturalardır özellikle 14 numara olanları ( 14 numara 8/8 veya 15/16 ölçüsünde olanlardır) kullanmak gerçekten çok zevklidir. Usturanın zirvesi benim gözümde bu usturalardır. İkinci olarak Maestro usturamı biledim. Bu yazıyı yazarken farkettim ki bu usturanın geçmişini hiç merak etmemişim ne üretimidir, kim üretmiş, ne zaman üretmiş hiç merak etmemişim şimdiye kadar tuhaf birşey. Bu usturanın tıraşı tam anlatılmaz yaşanır cinsidir. Hiç susmayan bir çocuğunuzun olması gibi siz tıraş olurken o hep konuşuyor. Gerçekten sesli bir ustura uzaktan duyan tıraş olanın derisini yoluyorlar diye düşünür, ancak tıraşı efsanedir. Çok güzel bir ağız yapısı var tıraş olduğunuzu duyarsınız ama hissetmezsiniz.

Bunlarda da ağızları bardakta sıfırlayıp işe girdim. Niye bunu yapıyorum diye merak edilebilir. Eğer ağızı sıfırdan açacaksam ağızın sıfırlanması en uygun olandır. Yepyeni bir ağız ile işe başlarsınız öbür türlü ağız çok çabuk açılır ancak evvelki ağızdan kalanlar ile yeni ağız açısı tam oturmayabilir özellikle benim gibi bir evvelki bilemeyi bantlımı  bantsız mı yaptığınızı hatırlamıyorsanız daha faydalıdır. Zaten hatırlasaydım sıfırdan ağız açmam bir ara taşından başlardım.

Bu usturaların her ikisi de çok çabuk , ama gerçekten çok çabuk ağız aldılar, ki zaten böyle olmasını zaten bekliyordum. Ardından yine slury ile mavi Belçika taşında bir süre bileme yapıp, Parlatma için bir japon doğal taşına geçtim bu taşım Kanayama kita adında bir taş Çok sert bir taş değil ve yaklaşık 8-10000 grit aralığında bir ağız verir .  Eğer nagura taşlarımdan biri ile slury oluşturarak yaparsam bilemeyi  bunun da üzerine çıkmakta genelde. Ancak bu şekilde kendi aşındırıcılığıyla sırf bu taştan direkt olarak tıraş olduğumda tıraşın hissini beğenmiyorum. Keskinliği kötü değil ama o yumuşaklık olmuyor. Neyse bunda bir elmas taş ile kendi slurysini oluşturdum çok kalın bir slury değildi çabucak suyla parlatmaya geçtim ve yine parmaklarımla keskinlik ve pürüzsüzlüğüne kani olup, sonlandırma taşına geçtim. Bu set içinde boynuzda kılağı alma işi aynen uygulanmıştır. En son olarak kullandığım taş bir amerikan taşı Apache Black gila diye isimlendirilmiş bir taş. Eskiden olmayan modern zaman taşlarından. Amerikalı biri yanılmıyorsam newada taraflarından topluyordu bu taşları. Apache red, Apache strata ve Apache black gila diye üç çeşit taşı vardı. Apache red ağız açmak için kullanılıyormuş o taş bende yok . Ben strata ve gila olanlarını almıştım. Strata 10 000 civarında bir ağız veriyor güzel bir taş, suyla kullanılıyor. Bendeki küçük ebatlı bir taş ona rağmen verdiği bileme hissiyatı güzel. Bu sette  kullandığım black gila ise çok sert bir taş ister suyla kullan, ister susuz, ister yağla kullan hiç farketmiyor hepsi oluyor. Suyla sanki mermer üzerinde bileme yapıyormuşsunuz gibi geldiği için ve bileme hissiyatı yağla daha iyi olduğu için ben Balistol ile su karışımı yapıp , onu kullanıyorum. Neden öyle yapıyorum çünkü bu şekilde yağın gördüğü işlevi görürken, işim bittiğinde temizlemesi çok kolay oluyor, suya tutuyorsunuz bitiyor gidiyor ardında yağlı bir şey kalmıyor. Bunu superior shave Jarred ten öğrenmiştim, çok rahat oluyor, bütün yağ taşlarında böyle yapıyorum. Bendeki Gila 12000 üzeri hatta 15000 civarı ağız veriyor, ilk aldığımda mikroskoplarla ustura ağızlarını  kontrol ediyordum ordan biliyorum Eski heveslerim kalmamış şimdi hiç o işlere girmiyorum. Kaç zilyon grit olursa olsun hiç bir şey farketmiyor çünkü herşeyin ölçütü verdiği tıraşta bitiyor. Bu taşın tıraşı da çok güzel , çok yakın ve pürüzsüz bir tıraş veriyor. Hele bu iki ustura için bu set ile bilemeden  sonra tıraş olmak her baba yiğidin işi değil gibi. Aynı feather jilet gibi diye tarif edebilirim, keser koparır siz sonra farkedersiniz. Ancak tek perdah ve bir iki düzeltme ile Kel Taşkın'ın 53 yıllık cildi, Serenay Sarıkaya'nın cildine dönüveriyor. Yine aynı strop ile aynı prosedürü yapıp kolumda kontrol ettim. vıyyyşşşş dedim. Yanlız belirtmeden geçemiyeceğim maestro usturam strop üzerinde bile başladı konuşmaya her çekişte şakıdı durdu. Çok geveze çok.

N2C1v5.jpg

Usturada kılağı oluşurmu yada oluşmaması için ne yapılır diye soran arkadaşlarımız oldu. Çok haklılar çünkü pek rastladığımız birşey değil şöyle izah edeyim dilim döndüğünce. Klağı oluşumu bıçağın, usturanın bileme sırasında üsteki metallerin giderilerek oluşan her iki taraftaki taze ağızıların birbiri ile buluşması neticesinde bir tarafta ortaya çıkan fazlalık metal kısımdır. Her bileme işleminde kılağı oluşması kaçınılmazdır. Ancak ustura gibi genelde bıçaklara göre sert çeliklerde kılağı çok düz ve ince olur, ayrıca kırılgandır ve çabuk dökülür- kasap bıçakları gibi düşük sertliklerdeki bıçaklarda ise dökülme kolay olmaz , belirli işlemler gerekir. Kasapların masatlama yapmaları da  aslında ağzı bilemek için değil oluşmuş olan ve dökülmemiş olan kılağıyı düzeltiyorlar , dökmüyorlar düzeltiyorlar. Bıçakçılar bileme esnasında kılağıyı almak için en son olarak ya bir kılağı alma makinasını kullanırlar , ya da bir taş üzerinde bileme açısının daha üstünde bir açı ile kayışlama benzeri bir hareket yaparlar. Bazıları ise bir seneye yakın yağa yatırılmış köselede bu işlemin aynısını yaparlar yani bileme açısının çok üstünde bir kayışlama yaparlar. Aslında yaparlar MIŞ demeliyim çünkü yukarıda anlattıklarım  gibi teorik konular benim yaşadığım , bildiğim şeyler değil . Bıçak üreten arkadaşlarımla olan konuşmalarımızdan duyduğum öğrendiğim şeyler . Ancak bildiğim bir şey var ki ustura bilerken de bıçak biler gibi bileyenler var ve o zaman gerçekten hissedilecek şekilde kılağı oluşuyor ve bu da ayrı bir ustura bileme yöntemi. Yani önce tek bir yüzü hiç değiştirmeden 40-50 tur yapıyorsunuz genelde o turlarda veya daha üstünde belirgin bir kılağı oluşuyor, devamında usturanın diğer yüzüne geçiliyor. Bu yüzde de kılağı oluşturup tekrar diğer yüze geçiyorlar fakat bu saatten sonra sadece  5 -10 turdan sonra ise teker teker yüzü değiştirerek normal ustura bileme işine geçiyorlar. Ben de denedim sıkıntısı yok , normal bilemeye göre üstünlüğü var mı o da yok.  Bu bilinçli yapılan bir işlem, bir de çeliğin yapısından veya taşın yapısından çok çabuk ve anlamadan oluşan kılağılar olabiliyor o da bileyicinin farkedip düzeltebileceği birşey. Ya bir tahtada çekme işlemi yaparsınız ya da bileme esnasında bileme yönü değil kayışlama yönünde bilemeye devam ederseniz sorun giderilir. Normal ustura bileme işlemininde yapıldığı gibi usturanın her iki yüzünü sırayla taşa sürttüğünüzde kılağı oluşma ihtimali çok düşüktür. Aslında kılağı oluşuyordur çünkü ağızlar buluşuyor ve bir metal ortaya çıkıyor fakat çeliğin sertliğinden ve art arta farklı yüz çalışmaktan pek belli olmadan dökülerek taşa geçiyor. Bu durumda ağızda kopmalardan dolayı mikro düzeyde girinti çıkıntılar olması gerekenden daha fazla olduğu için , ustura üreticileri bileme esnasında  boynuz gibi hassas ancak lifli bir malzemeye sürerek bu sorunu giderirler ve böylece düşmemiş kılağıyı düşürmekte aynı zamanda girintilerin azaltılıp ağızın daha düzgün olmasını sağlarlar, hatta internette ustura bileme yapanları seyrediyorsanız , belki de rastlamışsınızdır. Bilemenin bir yerinde özellikle taş değiştirmeye yakın bir zamanda usturanın ağzını taşın üzerinde bir ileri bir geri sürterek eşitleme diye tabir ettikleri işlemi yapmaktadırlar. Onlar buna eşitleme de deseler asıl amaç bileme esnasında oluşan o kopmalardan kaynaklanan abartılı girinti çıkıntıların düzeltilmesidir. Ben çok faydasını gördüm gerçekten ağız daha az ısırıcı olurken tıraş pürüzsüzlüğü artıp tahriş azalıyor. Bazıları kayışlamada bu işlemin zaten doğal olarak yapıldığını söyleyebilir ancak bu doğru değildir. Kayış mikro düzeyde ağızda olan dönmeleri düzeltip ve daha pürüzsüz bir tıraşa izin versede bileme açısıyla aynı açıda yapılan kayışlama işleminde oluşan kılağıların alınması pek olası değildir . Denemedim bilmiyorum belki kayışı gevşek tutarsanız veya usturayı sırt tam değmeyecek bir açı ile  kayışlama yaparsanız belki bir miktar ağız kopma işlemine fayda sağlayabilir ama kayışı ve usturanın ağzını deforme etmeniz kaçınılmaz olacaktır. Benim bildiklerim ve yorumlarım bu şekilde ancak dediğim gibi ben faydasını gördüm tavsiye de ederim. aşağıdaki video da 4. dakikaya bakarsanız dovonun bileycisi de dediğimi yapıyor. Elimde başka bir video daha vardı ancak bilgisayarımdan yükleyemedim bir yolu varsa da ben bulamadım o yüzden youtube den link verdm. Gerçi bu linkte uygulama net görülüyor zaten. selam ve saygıyla...

https://www.youtube.com/watch?v=3ACJrAI3SxM&t=2s
https://eksiup.com/v/497608773
Cevapla
@taskind Taşkın abi herzamanki gibi efsane paylaşım olmuş, eline emeğine sağlık Smile
Cevapla
@"taskind" üstadım bu güzel yazı için teşekkür ederim, elinize sağlık.
I'd Lather be Shaving, 'Cos Shave Must Go On!
Cevapla
Merhaba, yaz yaz bitiremediğim uzun bir yazı oldu, sıkılmazsınız umarım.     bu gün bir arkadaşımın usturalarını bileyeceğim. Usturalar Ertan Süer Marka, ikisi de 5/8 ustura, birisi ahşap diğeri ise plastik saplı ve saten (mat) finisajlı usturalar. Bu usturalar tıraş forumunda bir kampanya ile edinilmiş usturalar. Bende de bir tane var 6/8 ölçüsünde ancak benimki saten değil ayna parlaklığındaki finisaj yapılmış olan cinsi.
Usturalar geldiğinde arkadaşıma özellikle sordum, bu usturalara herhangi bir modifikasyon veya restorasyon uygulandımı diye. Çünkü bazı estetik  kusurları vardı. Ahşap olanın hiçbir şekilde değişime uğramadığını hatta alındıktan sonra hiç bilenmediğini orijinal haliyle olduğunu diğer usturayı başka bir arkadaşından edindiğini onunla ilgili bir şey olduysa bilgisi olmadığını belirtti.
Bir usturayı bilemeye başlamadan önce onun geometrik  olarak , sonra ise fiziksel olarak bir bozukluğunun olup  olmadığına bakarım geometrik olarak bakmanınn en kolay yolu bir düz zemin üzerine ve yanak tam olarak zeminde olup, stabilizer dediğimiz kısım zemin dışındayken herhangi bir oynama yuvarlama yapıyormu diye kontrol etmektir. Eğer böyle bir oynama var ise sırt kısmında tam bir düzlük olmadığını dolayısı ile ağzın bazı bölgelerde taşa tam değmeyeceğini varsayar eğer ustura benim ise sırt kısmını tam bir düzlük sağlayacak şekilde aşındırırım. Eğer benim değilse sırtını fazla aşındırmamak için  ensiz taşlarla bilemeye çalışırım

https://eksiup.com/v/500195526

    Neyseki arkadaşın iki usturasının da geometrik yapıları düzgündü, ancak usturaların fiziksel ve estetik bozuklukları vardı. Bir kere eğer sırtı böyle düz bir ustura ise sırt ile ağız arasındaki mesafenin her noktada aynı olmasını beklersiniz. Bu usturaların ikisinde de durum böyle değildi. Sırttan ağıza olan bazı bölgeler daha geniş baz bölgeler daha kısaydı. Bu duruma yabancılar frown  (kaşları çatık, somurtkan manasına geliyormuş şimdi baktım sözlüğe) olarak adlandırıyorlar.En az geometrik bozukluk gibi bilemeyi etkileyebilecek ve imkansızlaştıracak bir durumdur. Her iki usturada da durum aynıydı.
https://eksiup.com/p/k8454850q2hc

Bu durum genelde eski usturalarda görülür, ehil eller tarafından bilenmeyen ustualarda daha çok rastlanır. Böyle bir kusurun oluşması için tek bileme yetmez diye düşünülür, böyle yeni usturalarda görülmesi ilginç geldi bana,  Ustamızın tecrübesini bildiğimize göre bileme yetisinde bir sorun yoktur ama bileme yaptığı taşı çok aşınmış ve gerçekten düz olmayabilir diye düşünsek bile tek nedeni bu olamaz gibi geldi bana.
Nedir diye soracak olursanız, her iki usturada fark ettiğim bir estetik kusurun bunda etkisinin olabileceğini düşünüyorum, daha doğrusu estetik kusuru oluşturan şey bu frown denen fiziksel kusura ön açmış olabilir.
Şöyle ki;  İlk olarak usturaların ağızı ince bir düz çizgi halinde gitmediği gibi uç kısım ve son kısımlar fazlasıyla genişken orta kısım frown olmuş, bu bence imalat aşamasında birşeyler yanlış gitmiş gibi duruyor, ustura ilk iç bükeyliği oluşturdukları bileme taşında yanağın her noktasında eşit basınç görmeyince bazı yerler daha yüksek kalır buralarda ağız geniş kalabilir.  Ayrıca yine usturanın imalatından kaynaklanan başka bir şey daha görmekteyim usturalarda, Genelde Usturalar bant zımpara veya taşta imal edilirken aşındırıcı taşın ( bantın)  kumunun kabalığına göre izler oluşur, son aşamada bunları gidermek için finisaj işlemleri yapılır. Bu izleri silmek ve belirgin bir parlaklığa ve hatta isteniyorsa matlığa ulaşmak için daha yüksek kumlu zımparalama veya  parlatma işlemleri uygulanır. Benim usturada gördüğüm aşağıdaki resimde de işaret ettiğim gibi usturanın sırtında ve ağız kısmına yakın yerlerde yuvarlanmalar oluşması finisaj aşamasında sert olmayan aşındırıcı disklerin kullandığını göstermektedir.
https://eksiup.com/p/uy454853hj6r
Usturaların mat finisajındaki izlere baktığımda, finisaj bence bu scotch diye adlandırılan birçeşit kumlu keçe ile yapılmış olmalı ki, hem ustura imalatında hem bıçak imalatında saten (mat) etkiyi vermek için çok kullanılan bir üründür.
https://eksiup.com/p/c5454857tw5c
  Bu keçe, hem temizlik  hemde finisaj yapar, biryandan derin izleri silerken diğer taraftan kendi izlerini oluşturup mat bir görünüş verir ancak yumuşaklığı nedeniyle, sırt ve ağızda böyle yuvarlanmalara yol açar.

Ustura üreticileri bundan kaçınmak için, çeşitli  diskler kullanmışlardır özellikle eski zamanlardaki üreticiler ki almanyadaki birkaç  üretici hala hemen hemen aynı şeyleri kullanmaktadırlar. Genelde  ahşap üzerine deri kaplama yapmışlar ve bu şekilde finisajı tamamlamışlardır. Böylece hem sertliğinden hem parlatma gücünden faydalanmışlardır.
Hatta usturanın grinding ( ilk iç bükey oluşturma aşamasında) işleminde kullanılan taşlardan sonraki izlerini silmek için bu, ahşap üzerine deri kaplanmış disklere veya çok sert keçeler üzerine özel tutkallar ile yüksek kumlu aşındırıcıları yapıştırmışlar ve o izleri öyle silmişler. Bu diskleri kum sırasına göre kabadan inceye doğru kullanarak finisajı bitirmişlerdir. son parlatmayı (mat veya ayna parlaklığı) ise, yine ahşap üzerine deri yapıştırılmış disklere aynı aşındırıcılardan imal ettikleri macunları kullanarak yapmışlardır. Şimdilerde alüminyum oksit veya silica dan yapılan aşındırıcılar kullanılıyor olsa da eskiden bu aşındırıcılar, Yunanistanın Naxos adasından çıkan ve adayla aynı ada sahip özel bir aşındırıcı imiş, doğal olarak madenlerden taşları çıkartıp öğütmekteler ve elek derecesine göre incelik sınıflandırması yapmaktaymışlar. İçindeki aşındırıcı mineralleri tam bilmiyorum, yine silica ve alüminyum oksit, magnezit gibi aşındırıcılar olsa da toprağın yapısı da bu aşındırma işleminde, disklere yapışmada özel bir rol oynamaktaymış.
https://eksiup.com/p/u3454860yuo4
https://eksiup.com/p/tb454866k9yp
  Bu arada bir ayrıntıyı paylaşmak isterim. Eski dönemlerde seri  üretim yapan tesislerdeki üretime dayanabilecek deri olarak ise Mors veya deniz aygırı denilen hayvanın derisini kullanıyorlarmış.  çünkü çok kalın bir deri imiş (3-4 cm den fazla) kalın  olmasının yanında delikli bir yapısının olması sayesinde kullandıkları macunu üzerinde tutabilmekteymiş. Şimdilerde kullanımı yasak olduğu için büyük baş hayvanların boyunlarındaki derilerden yapıyorlarmış.
https://eksiup.com/p/ve4548612pys   https://eksiup.com/p/j7454863hmcy    https://eksiup.com/p/js454864jq87
     Sürecin en sonunda ise  hem paslanmayı zorlaştırmak hem de parlaklığı sağlamak için kanola yağı ve viyana kireci ana maddeleri ve bazı ek malzemeler  ile oluşmuş formülü kendilerine ait  bir karışım ile usturaları parlatmaktaymışlar. Almanlar bu aşamaya blaupliesten diyorlar bu işlem bittiğinde usturalar veya bıçakların metali belli bir ışık ve açıyla rengi maviye çalıyormuş.
Şu an dovo, wacker  gibi firmalar hala aynı imalat yöntemlerini büyük ölçüde devam ettiriyorlar. Artık blaupliesten olmuyor tabi ki, çünkü orada kullanılan macunlar veya tozlar genelde üreticilerin kendi ticari sırları olduğu , işlemin uzmanlık gerektiriyor olması  öyle ustaların artık neredeyse bitmiş olması nedeniyle uygulanmıyormuş. İnternette aşağıda linkini paylaştığım bir video var , videodaki  kişi şu an bu sektörde kalmış 80li yaşlarında hala yaşayan (pandemide bir şey olmadıysa tabi)  ve çalışan ( en son revisor firmasında çalışıyordu) son usta olan Werner Breidenbachın tek başına usturanın üretim aşamalarını kısaca  gösteren bir videodur. Burada da o işlemleri görebilirsiniz. Bu çalıştığı yer kendisine ait, çalıştığı şirket kapanınca tüm üretim sistemini satın alıp bir yere kuruyor ve bir süre kendisi tek başına üretim yapıyor, yaşlılık iyice artınca part time başka firmalara hizmet veriyordu. Eğer pandemi olmasaydı, Yine yalnızca kendi üretimi olacak sınırlı sayıda ustura yapacaktı ama şimdilik kaldı.
https://www.youtube.com/watch?v=p63sYVCLVUk&t=207s
    Bu anlattıklarım solingenin mat usturaları için geçerlidir,  ayna parlaklığı isteyen usturalar için başka ve daha zor ve pis bir süreç varmış , kurşun kaplanmış disklerle, ve yüksek fırın cürufundan elde edilmiş, siyah ve kırmızı demir tozları ile yaptıkları karışımları kullanıyorlarmış. Bu sürecin asıl ustaları İngiliz Sheffield bölgesindeki ustalarmış, çıkan ayna parlaklığına Crocus diyorlarmış. Bu tozla iş yaptıklarında her taraf kırmızı demir tozu ile dolarmış işlemi yapanlar kıp kırmızı olurlarmış, o yüzden bu renge çağrışımda bulunarak bu işlememi yapanlara tilki işçiler denirmiş diye aklımda kalmış.

Bir yuvarlanma işleminden nerelere kadar geldim. Yani bu aşamada Ertan ustamızın kullandığı kumlu keçe yuvarlamayı yaparken aynı zamanda bazı yerlerde metali azaltmış olabilir dolayısıyla bu frownın oluşması ve ağızın bazı yerlerde geniş olması, öyle oluşmuş diyecektim oysaki.

Bunları kusur diye adlandırdım ancak en önemli şey olan geometrik sorunun olmaması bu kusurları neredeyse manasız bırakıyor. Estetikten fiziksele geçiş aşamasındaki kusurlar ve usturalar fiyat performans kriterine göre gayet başarılı bence. Bugün birçok özel yapım usturalardaki kusurları görseniz, bu usturalara rahmet okuyacağınızdan emin olabilirsiniz. Bugün yine çok kullanıcının beğendiği Ern usturaların bir çoğu çok sıkıntılı usturalardır, Friodurların bazı modellerinin uç taraflarına dikkat edin hemen aşınır ve küçülürler. Ayrıca benim aynı kampanyadan aldığım usturamda hiçbir sıkıntı olmaması da bu usturaların Pazartesi üretilmiş olabileceğini düşündürüyor. Artık, Ertan ustanın gerçekten ellerine ve emeğine sağlık diyelim ve bilemeye geçelim.
Bir ton yazıdan sonra nihayet bilemeye gelebildim. Bilemeden evel 400 kum bir kağıda yan sürterek ağızdaki frownu aşındırarak tüm yanağı eşit genişliğe getirdim.
https://eksiup.com/p/z24548675bzh
   Bileme işlemindeki bu seferki setim şöyle, yine başlangıç ve ağız açmak için vazgeçilmezim Naniwa Chosera 1000 kum taşım , bu ağızı 3-4000 grite getirmek için doğaldan gideyim diye yine Belçika mavi taşım var. Ardından ise Ozuku Asagi adıyla 5+ sertliğinde ustura parlatmaya uygun bir taş ve naguralarını kullandım. Bu taş üzerinde aslında 1000 kumdan direkt olarak sonlandırmaya gidebilirdim çünkü üzerinde kullanacağım nagura adıyla bilinen ve çeşitli inceliklerdeki küçük taşlarla bütün aşamaları geçebiliyorsunuz.

Ağızı komple aldığım için ilk ağız açmakta zorlanacağımı biliyordum, ancak gerçekten çok zor ağız aldı ve beklediğim sıkıntıı ortaya çıktı , ustura ağızı nizami ve ince bir çizgi halinde açılması gerekirken, eşit genişlikte değildi ayrıca ince de değildi. usturayı yaparken aşındırıcı diskler 7 cmlik yanağın heryerine aynı baskı ile değmeyince bazı yerler daha yüksek bazı yerler daha alçak olur böyle olunca ağız bazı yerlerde daha geniş oluyor bazı yerlerde dar oluyor. Bunu gidermek için özel üretim yapanlar işin yarısında usturayı taşa sürterler, yüksek yerler taşta daha fazla aşınır ve geniş alanlar oluşturur, işin devamında bunu rehber alarak oraları daha fazla işlerler böylece sorunu giderirler, ancak seri üretim yapanlarda bu durum nasıl gideriliyor bilgim yok.

Ağız açılmasından sonra işler çok daha basit seyretti, mavi Belçika taşında slury oluşturup devam ettim, inceltip yalnız suyla devam ettim ve Ozuku taşıma geçtim bu taşta  İlk olarak üzerinde coarse yazan Botan nagura ile yoğun bir slury oluşturdum, sluryi belli aralıklarla suyla incelttim,  belli bir aşamaya geldikten sonra, ondan daha ileri gitmek için Tenjyou nagura ile devam ettim onda da koyu bir slury ile işleme başladım ve sluryinin rengine ( metal aşındırmasını görerek)  ve koyulaşmasına bakarak sulandırarak devam ettim,  son olarak, üzerinde Fine yazan taşımla aynı işlemi uygulayarak sonlandırmaya yaklaştım, en son olarak ise taşın kendi üzerinde yalnız su ile sonlandırma işlemini yaptım. İşlem sırasında yine boynuza sürterek kılağı alma işlemini aralarda yaptım. İşlem bittiğinde  Ustura havadan kol kıllarımı kesiyordu, ardından bende olmadığı için hanımdan rica ederek  ve fırçamı da yiyerek aldığım birkaç saç telinde yaptığım havada asılı kıl testinde kayışlama yapmadan bile her iki ustura da rahatlıkla kılları hoplattı gitti .  Ancak ,benim için bu kıl testinin çok bir manası yok yüzünüze sürünce herşey ortaya çıkıyor, ainesi iştir kişinin lafa bakılmazmış.
Ardından japon taşlarına japon kayış yakışır diyerek kanayama kayışın keten tarafında 10 tur , deri tarafında 50 tur yaptım. Buradan sonra yazıyı yazarken farkettim tekrar saç testi yapmamışım ve  usturaları yağlamıştım , yağlandıktan sonra tekrar silip yıkayıp yapılan saç testi pek doğru sonuçlar vermiyormuş diye duymuştum ama zaten hanımdan yeni saç isteyecek cesaretim de yoktu. Arkadaşım tıraşlarına bakar söyler sonucu nasılsa diyerek usturaları paketledim.
Umarım sıkılmamışsınızdır.
Cevapla
Taşkın hocam elletiniz dert görmesin döktürmüşsünüz. Keşke bir kursunuz olsa bende öğrenciniz olsam.
Cevapla
@taskind üstadım ansiklopedik bilgi niteliğinde çok öğretici bir yazı olmuş. Ustura konusundaki bilgi birikiminize hayran kaldım. Ellerinize, emeklerinize sağlık! Sağolun, varolun.
https://youtube.com/channel/UCD-HX8qdZx__yv3jmHY6TFg
Cevapla
Komşum, Koma Mikawa naguradan sonra tomo nagura kullandınız mı?
Cevapla
(14/01/2021, Saat: 13:23)Hexciter Adlı Kullanıcıdan Alıntı: Komşum, Koma Mikawa naguradan sonra tomo nagura kullandınız mı?


Komşum bende 3 nagura var koma nagura yok o en ince olan ben alamadım hem zor bulunuyor hem fiyatı yüksek. İhtiyaç ta duymuyorum. Öyle bir ağız ihtiyacım olmadığı gibi her çelikte de o yüksek keskinliğe erişemezsiniz. Genelde katana kılıcı yapanlar kullanıyor. Tomo nagura kullandığınız taşın aynısının parça olanı demek. Taşınızın sertlik ve parlatma düzeyi uygunsa belki kullanabilirsiniz öyle kullanan çok var ama taşınız koma naguradan daha ince olmalı kanaatimce.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: