Merhaba, yaz yaz bitiremediğim uzun bir yazı oldu, sıkılmazsınız umarım. bu gün bir arkadaşımın usturalarını bileyeceğim. Usturalar Ertan Süer Marka, ikisi de 5/8 ustura, birisi ahşap diğeri ise plastik saplı ve saten (mat) finisajlı usturalar. Bu usturalar tıraş forumunda bir kampanya ile edinilmiş usturalar. Bende de bir tane var 6/8 ölçüsünde ancak benimki saten değil ayna parlaklığındaki finisaj yapılmış olan cinsi.
Usturalar geldiğinde arkadaşıma özellikle sordum, bu usturalara herhangi bir modifikasyon veya restorasyon uygulandımı diye. Çünkü bazı estetik kusurları vardı. Ahşap olanın hiçbir şekilde değişime uğramadığını hatta alındıktan sonra hiç bilenmediğini orijinal haliyle olduğunu diğer usturayı başka bir arkadaşından edindiğini onunla ilgili bir şey olduysa bilgisi olmadığını belirtti.
Bir usturayı bilemeye başlamadan önce onun geometrik olarak , sonra ise fiziksel olarak bir bozukluğunun olup olmadığına bakarım geometrik olarak bakmanınn en kolay yolu bir düz zemin üzerine ve yanak tam olarak zeminde olup, stabilizer dediğimiz kısım zemin dışındayken herhangi bir oynama yuvarlama yapıyormu diye kontrol etmektir. Eğer böyle bir oynama var ise sırt kısmında tam bir düzlük olmadığını dolayısı ile ağzın bazı bölgelerde taşa tam değmeyeceğini varsayar eğer ustura benim ise sırt kısmını tam bir düzlük sağlayacak şekilde aşındırırım. Eğer benim değilse sırtını fazla aşındırmamak için ensiz taşlarla bilemeye çalışırım
https://eksiup.com/v/500195526
Neyseki arkadaşın iki usturasının da geometrik yapıları düzgündü, ancak usturaların fiziksel ve estetik bozuklukları vardı. Bir kere eğer sırtı böyle düz bir ustura ise sırt ile ağız arasındaki mesafenin her noktada aynı olmasını beklersiniz. Bu usturaların ikisinde de durum böyle değildi. Sırttan ağıza olan bazı bölgeler daha geniş baz bölgeler daha kısaydı. Bu duruma yabancılar frown (kaşları çatık, somurtkan manasına geliyormuş şimdi baktım sözlüğe) olarak adlandırıyorlar.En az geometrik bozukluk gibi bilemeyi etkileyebilecek ve imkansızlaştıracak bir durumdur. Her iki usturada da durum aynıydı.
https://eksiup.com/p/k8454850q2hc
Bu durum genelde eski usturalarda görülür, ehil eller tarafından bilenmeyen ustualarda daha çok rastlanır. Böyle bir kusurun oluşması için tek bileme yetmez diye düşünülür, böyle yeni usturalarda görülmesi ilginç geldi bana, Ustamızın tecrübesini bildiğimize göre bileme yetisinde bir sorun yoktur ama bileme yaptığı taşı çok aşınmış ve gerçekten düz olmayabilir diye düşünsek bile tek nedeni bu olamaz gibi geldi bana.
Nedir diye soracak olursanız, her iki usturada fark ettiğim bir estetik kusurun bunda etkisinin olabileceğini düşünüyorum, daha doğrusu estetik kusuru oluşturan şey bu frown denen fiziksel kusura ön açmış olabilir.
Şöyle ki; İlk olarak usturaların ağızı ince bir düz çizgi halinde gitmediği gibi uç kısım ve son kısımlar fazlasıyla genişken orta kısım frown olmuş, bu bence imalat aşamasında birşeyler yanlış gitmiş gibi duruyor, ustura ilk iç bükeyliği oluşturdukları bileme taşında yanağın her noktasında eşit basınç görmeyince bazı yerler daha yüksek kalır buralarda ağız geniş kalabilir. Ayrıca yine usturanın imalatından kaynaklanan başka bir şey daha görmekteyim usturalarda, Genelde Usturalar bant zımpara veya taşta imal edilirken aşındırıcı taşın ( bantın) kumunun kabalığına göre izler oluşur, son aşamada bunları gidermek için finisaj işlemleri yapılır. Bu izleri silmek ve belirgin bir parlaklığa ve hatta isteniyorsa matlığa ulaşmak için daha yüksek kumlu zımparalama veya parlatma işlemleri uygulanır. Benim usturada gördüğüm aşağıdaki resimde de işaret ettiğim gibi usturanın sırtında ve ağız kısmına yakın yerlerde yuvarlanmalar oluşması finisaj aşamasında sert olmayan aşındırıcı disklerin kullandığını göstermektedir.
https://eksiup.com/p/uy454853hj6r
Usturaların mat finisajındaki izlere baktığımda, finisaj bence bu scotch diye adlandırılan birçeşit kumlu keçe ile yapılmış olmalı ki, hem ustura imalatında hem bıçak imalatında saten (mat) etkiyi vermek için çok kullanılan bir üründür.
https://eksiup.com/p/c5454857tw5c
Bu keçe, hem temizlik hemde finisaj yapar, biryandan derin izleri silerken diğer taraftan kendi izlerini oluşturup mat bir görünüş verir ancak yumuşaklığı nedeniyle, sırt ve ağızda böyle yuvarlanmalara yol açar.
Ustura üreticileri bundan kaçınmak için, çeşitli diskler kullanmışlardır özellikle eski zamanlardaki üreticiler ki almanyadaki birkaç üretici hala hemen hemen aynı şeyleri kullanmaktadırlar. Genelde ahşap üzerine deri kaplama yapmışlar ve bu şekilde finisajı tamamlamışlardır. Böylece hem sertliğinden hem parlatma gücünden faydalanmışlardır.
Hatta usturanın grinding ( ilk iç bükey oluşturma aşamasında) işleminde kullanılan taşlardan sonraki izlerini silmek için bu, ahşap üzerine deri kaplanmış disklere veya çok sert keçeler üzerine özel tutkallar ile yüksek kumlu aşındırıcıları yapıştırmışlar ve o izleri öyle silmişler. Bu diskleri kum sırasına göre kabadan inceye doğru kullanarak finisajı bitirmişlerdir. son parlatmayı (mat veya ayna parlaklığı) ise, yine ahşap üzerine deri yapıştırılmış disklere aynı aşındırıcılardan imal ettikleri macunları kullanarak yapmışlardır. Şimdilerde alüminyum oksit veya silica dan yapılan aşındırıcılar kullanılıyor olsa da eskiden bu aşındırıcılar, Yunanistanın Naxos adasından çıkan ve adayla aynı ada sahip özel bir aşındırıcı imiş, doğal olarak madenlerden taşları çıkartıp öğütmekteler ve elek derecesine göre incelik sınıflandırması yapmaktaymışlar. İçindeki aşındırıcı mineralleri tam bilmiyorum, yine silica ve alüminyum oksit, magnezit gibi aşındırıcılar olsa da toprağın yapısı da bu aşındırma işleminde, disklere yapışmada özel bir rol oynamaktaymış.
https://eksiup.com/p/u3454860yuo4
https://eksiup.com/p/tb454866k9yp
Bu arada bir ayrıntıyı paylaşmak isterim. Eski dönemlerde seri üretim yapan tesislerdeki üretime dayanabilecek deri olarak ise Mors veya deniz aygırı denilen hayvanın derisini kullanıyorlarmış. çünkü çok kalın bir deri imiş (3-4 cm den fazla) kalın olmasının yanında delikli bir yapısının olması sayesinde kullandıkları macunu üzerinde tutabilmekteymiş. Şimdilerde kullanımı yasak olduğu için büyük baş hayvanların boyunlarındaki derilerden yapıyorlarmış.
https://eksiup.com/p/ve4548612pys https://eksiup.com/p/j7454863hmcy https://eksiup.com/p/js454864jq87
Sürecin en sonunda ise hem paslanmayı zorlaştırmak hem de parlaklığı sağlamak için kanola yağı ve viyana kireci ana maddeleri ve bazı ek malzemeler ile oluşmuş formülü kendilerine ait bir karışım ile usturaları parlatmaktaymışlar. Almanlar bu aşamaya blaupliesten diyorlar bu işlem bittiğinde usturalar veya bıçakların metali belli bir ışık ve açıyla rengi maviye çalıyormuş.
Şu an dovo, wacker gibi firmalar hala aynı imalat yöntemlerini büyük ölçüde devam ettiriyorlar. Artık blaupliesten olmuyor tabi ki, çünkü orada kullanılan macunlar veya tozlar genelde üreticilerin kendi ticari sırları olduğu , işlemin uzmanlık gerektiriyor olması öyle ustaların artık neredeyse bitmiş olması nedeniyle uygulanmıyormuş. İnternette aşağıda linkini paylaştığım bir video var , videodaki kişi şu an bu sektörde kalmış 80li yaşlarında hala yaşayan (pandemide bir şey olmadıysa tabi) ve çalışan ( en son revisor firmasında çalışıyordu) son usta olan Werner Breidenbachın tek başına usturanın üretim aşamalarını kısaca gösteren bir videodur. Burada da o işlemleri görebilirsiniz. Bu çalıştığı yer kendisine ait, çalıştığı şirket kapanınca tüm üretim sistemini satın alıp bir yere kuruyor ve bir süre kendisi tek başına üretim yapıyor, yaşlılık iyice artınca part time başka firmalara hizmet veriyordu. Eğer pandemi olmasaydı, Yine yalnızca kendi üretimi olacak sınırlı sayıda ustura yapacaktı ama şimdilik kaldı.
https://www.youtube.com/watch?v=p63sYVCLVUk&t=207s
Bu anlattıklarım solingenin mat usturaları için geçerlidir, ayna parlaklığı isteyen usturalar için başka ve daha zor ve pis bir süreç varmış , kurşun kaplanmış disklerle, ve yüksek fırın cürufundan elde edilmiş, siyah ve kırmızı demir tozları ile yaptıkları karışımları kullanıyorlarmış. Bu sürecin asıl ustaları İngiliz Sheffield bölgesindeki ustalarmış, çıkan ayna parlaklığına Crocus diyorlarmış. Bu tozla iş yaptıklarında her taraf kırmızı demir tozu ile dolarmış işlemi yapanlar kıp kırmızı olurlarmış, o yüzden bu renge çağrışımda bulunarak bu işlememi yapanlara tilki işçiler denirmiş diye aklımda kalmış.
Bir yuvarlanma işleminden nerelere kadar geldim. Yani bu aşamada Ertan ustamızın kullandığı kumlu keçe yuvarlamayı yaparken aynı zamanda bazı yerlerde metali azaltmış olabilir dolayısıyla bu frownın oluşması ve ağızın bazı yerlerde geniş olması, öyle oluşmuş diyecektim oysaki.
Bunları kusur diye adlandırdım ancak en önemli şey olan geometrik sorunun olmaması bu kusurları neredeyse manasız bırakıyor. Estetikten fiziksele geçiş aşamasındaki kusurlar ve usturalar fiyat performans kriterine göre gayet başarılı bence. Bugün birçok özel yapım usturalardaki kusurları görseniz, bu usturalara rahmet okuyacağınızdan emin olabilirsiniz. Bugün yine çok kullanıcının beğendiği Ern usturaların bir çoğu çok sıkıntılı usturalardır, Friodurların bazı modellerinin uç taraflarına dikkat edin hemen aşınır ve küçülürler. Ayrıca benim aynı kampanyadan aldığım usturamda hiçbir sıkıntı olmaması da bu usturaların Pazartesi üretilmiş olabileceğini düşündürüyor. Artık, Ertan ustanın gerçekten ellerine ve emeğine sağlık diyelim ve bilemeye geçelim.
Bir ton yazıdan sonra nihayet bilemeye gelebildim. Bilemeden evel 400 kum bir kağıda yan sürterek ağızdaki frownu aşındırarak tüm yanağı eşit genişliğe getirdim.
https://eksiup.com/p/z24548675bzh
Bileme işlemindeki bu seferki setim şöyle, yine başlangıç ve ağız açmak için vazgeçilmezim Naniwa Chosera 1000 kum taşım , bu ağızı 3-4000 grite getirmek için doğaldan gideyim diye yine Belçika mavi taşım var. Ardından ise Ozuku Asagi adıyla 5+ sertliğinde ustura parlatmaya uygun bir taş ve naguralarını kullandım. Bu taş üzerinde aslında 1000 kumdan direkt olarak sonlandırmaya gidebilirdim çünkü üzerinde kullanacağım nagura adıyla bilinen ve çeşitli inceliklerdeki küçük taşlarla bütün aşamaları geçebiliyorsunuz.
Ağızı komple aldığım için ilk ağız açmakta zorlanacağımı biliyordum, ancak gerçekten çok zor ağız aldı ve beklediğim sıkıntıı ortaya çıktı , ustura ağızı nizami ve ince bir çizgi halinde açılması gerekirken, eşit genişlikte değildi ayrıca ince de değildi. usturayı yaparken aşındırıcı diskler 7 cmlik yanağın heryerine aynı baskı ile değmeyince bazı yerler daha yüksek bazı yerler daha alçak olur böyle olunca ağız bazı yerlerde daha geniş oluyor bazı yerlerde dar oluyor. Bunu gidermek için özel üretim yapanlar işin yarısında usturayı taşa sürterler, yüksek yerler taşta daha fazla aşınır ve geniş alanlar oluşturur, işin devamında bunu rehber alarak oraları daha fazla işlerler böylece sorunu giderirler, ancak seri üretim yapanlarda bu durum nasıl gideriliyor bilgim yok.
Ağız açılmasından sonra işler çok daha basit seyretti, mavi Belçika taşında slury oluşturup devam ettim, inceltip yalnız suyla devam ettim ve Ozuku taşıma geçtim bu taşta İlk olarak üzerinde coarse yazan Botan nagura ile yoğun bir slury oluşturdum, sluryi belli aralıklarla suyla incelttim, belli bir aşamaya geldikten sonra, ondan daha ileri gitmek için Tenjyou nagura ile devam ettim onda da koyu bir slury ile işleme başladım ve sluryinin rengine ( metal aşındırmasını görerek) ve koyulaşmasına bakarak sulandırarak devam ettim, son olarak, üzerinde Fine yazan taşımla aynı işlemi uygulayarak sonlandırmaya yaklaştım, en son olarak ise taşın kendi üzerinde yalnız su ile sonlandırma işlemini yaptım. İşlem sırasında yine boynuza sürterek kılağı alma işlemini aralarda yaptım. İşlem bittiğinde Ustura havadan kol kıllarımı kesiyordu, ardından bende olmadığı için hanımdan rica ederek ve fırçamı da yiyerek aldığım birkaç saç telinde yaptığım havada asılı kıl testinde kayışlama yapmadan bile her iki ustura da rahatlıkla kılları hoplattı gitti . Ancak ,benim için bu kıl testinin çok bir manası yok yüzünüze sürünce herşey ortaya çıkıyor, ainesi iştir kişinin lafa bakılmazmış.
Ardından japon taşlarına japon kayış yakışır diyerek kanayama kayışın keten tarafında 10 tur , deri tarafında 50 tur yaptım. Buradan sonra yazıyı yazarken farkettim tekrar saç testi yapmamışım ve usturaları yağlamıştım , yağlandıktan sonra tekrar silip yıkayıp yapılan saç testi pek doğru sonuçlar vermiyormuş diye duymuştum ama zaten hanımdan yeni saç isteyecek cesaretim de yoktu. Arkadaşım tıraşlarına bakar söyler sonucu nasılsa diyerek usturaları paketledim.
Umarım sıkılmamışsınızdır.