07/01/2018, Saat: 13:28
Dün gece yanlış anlaşılma üzerine bir yazı kaleme almayı ciddi ciddi düşündüm.
İletişimin ana etmenlerinden bahsederim dedim mesela,alıcı-verici ve yol’dan dem vururum,”Sen ne söylersen söyle;söylediğin,karşındakinin anladığı kadardır.” ile Rumi’den zirve yapardım örneğin.Alıcı-verici tamam da ,vericinin yaşayış biçimi,kültürel yaşantısı,eğitim ve bilgisinden farklı olmayacaktır verdiği mesaj derdim,araştırmalar yanlış anlamanın,yanlış anlaşılmaktan daha hafif geldiğini gösteriyor ile işin bir de yanlış anlamak boyutu olduğunu vurgulardım dedim kendi kendime.Verici farksız değil derdim alıcıdan,aynı kültür,dil,bilgi dağarcığı tamam da,yol derdim,yol,Ne dediğin değil,nasıl söylediğin aslında.Görsel iletişim;yanlış anlaşılmalara daha az müsait derdim,gözünün içine bakarak de bakalım diyeceğini.Yazı dili duyguları ifade etmede yetersiz,kelimelere mecburuz ama derdim misal,herşeyden önce söz yine vardı ama o da anlayana.Yanlış anlaşılmanın acı tarafını gösterirdim,40.000 cana mal olmuş yanlış anlaşılma hikayesini anlatırdım Tarih’ten.Gerçeği bilmek,anladığınız anlamına gelir mi? yazıma gönderme yapar,bir de böyle bakın derdim olaya.Gerçeği,kimin gözünden gördüğüne göre değiştiği bilgisini kendime saklardım ama.
İnsan derdim,yaratmada iki yeti ile dünyaya gelmiştir.Biri “idrak”,biri “sevgi”.İdrak olmadan anlam,anlam olmadan sevgi olmaz derdim.En sevdiğin yanlış anlamaz seni örneğin,ne söylediği değil,ne kadar sevdiğinle alakadır konu mesela.Demem o ki,vericinin bizdeki karşılığı da önemli derdim.
Dün gece yanlış anlaşılma üzerine bir yazı kaleme almayı ciddi ciddi düşündüm.Sonra mı?
“İnsanlar seni yanlış anladığında dert etme; duyduklarını senin sesin fakat aklından geçirdikleri kendi düşünceleridir.” Mevlana
Herhangi bir yere mesaj mı? Hayır,yedim ben onu.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi